- Üsküp’te Bir Doğa Harikası; Matka Kanyonu ve Milenyum Haçı
- Ucuza Seyahat- 1 Günde Üsküp Nasıl Gezilir? Üsküp Gezi Rehberi
- Parma-İtalya Gezilecek Yerler-Alışveriş Rehberi
- Bologna-İtalya Gezilecek Yerler- Nerede Ne yenir?
- Basel Gezilecek Yerler -İsviçre Noel Pazarları
- Strazburg Gezi Rehberi – Gezilecek Yerler
- Heidelberg Gezi Rehberi – Almanya’nın Romantik Şehri
- Stuttgart Gezi Rehberi
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları ; Eugisheim-Fransa
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları; Colmar-Fransa
Aşıklar Şehri Paris’e yolculuk…
Aylardır yapılan hazırlıklar, onca telaş, araştırma, daha çok zaman var yaa… Derken gün geldi çattı. 1 Haziran sabahı yola çıkıyoruz ve ilk durağımız Aşıkların şehri Paris! Pegasus hava yollarıyla gidiyoruz, uçağımız 10:30 da kalkacak. Saat 8:30 da havaalanına ulaşıyoruz ve ilk işimiz check-in işlemlerimizi yaptırmak oluyor. Check-in sırası yine evlere şenlik bir kalabalık ki sormayın. Neyse ki erken geldik ve henüz zamanımız var, biz de hemen kuyruğa girip bekliyoruz. Sıra hızlı ilerliyor ve işlemlerimizi yaptırıyoruz. 27 E, 27 F numaralı koltuklarımız, umarım yine kanat üstünde değildir diye düşünüyorum.Bir şeyler atıştırmak için boş bir yer arıyoruz simit sarayı gözümüze çarpıyor. Uzun zamandır simit yememiştim hadi gidelim diyorum eşime. Çayımızı, yiyeceklerimizi ve gazetemizi alıp oturuyoruz. Dün bütün gün hazırlıklarla geçtiğinden tam olarak haberlerde neler var bilmiyorum. Sadece Gezi Parkı ile ilgili Ulusal TV ve Halk TV‘nin yayınlarına gözüm ilişmişti. Gazeteden Gezi Parkı çevresinde toplanmaların başladığına dair haberleri okuyoruz. Tamda bu olayların başladığı anda seyahatin başlaması kötü bir tesadüf oluyor. Bu süreç içinde yurt dışında olacağımdan eylemlere katılamayacağım diye üzülüyorum. O sırada eşim Facebook ve Twitter‘dan olayları takip ediyor ve bana Salı günü Paris’te bir eylem olduğunu söylüyor. Hemen planlarımızı buna göre değiştiriyor ve eyleme katılmaya karar veriyoruz. Ama şimdilik benim için zorlu geçecek olan 3 saatlik bir uçak yolculuğu var. Nedeni blog okuyucularımın malumu, yükseklik korkum var ve her seferinde uçak inene kadar aynı korkuyu yaşıyorum. Eşim ise oldukça rahat ve benim gergin oluşumla eğleniyor.
Saat 9:30 da kalkıp Pasaport kontrolüne gidiyoruz, orada da muazzam bir kuyruk var. Aman herkeste bir acele , bir gerginlik var ki sormayın. Sırada bekleyenlerin ön sıradakilere bağırmaları ilerlesenize demeleri falan. Çok gereksiz şeyler diye düşünüyorum. Pasaport kontrolünden geçtikten sonra biraz da kapıların açılması için bekleriz diyoruz. Gazetemizi okuyoruz olayların tahmin ettiğimden daha da büyümüş olduğunu fark ediyorum. Sosyal medyadan sürekli haberleri takip ediyorum. Daha sonra uçağa biniyoruz.
Uçak 10.30 da kalkması gerekirken saat 10:46 olduğu halde hala olduğumuz yerde duruyoruz. O sırada kaptan Pilotumuz konuşuyor ve Polis yetersizliğinden dolayı henüz bazı yolcuların Pasaport kontrolünden geçemediğini bu nedenle uçağın bekletildiğini söylüyor. Saat 11:00 oluyor uçak hafifçe hareket etmeye başlıyor o sırada bir görevli geliyor ve direk bizimle İngilizce konuşmaya başlıyor sonra biraz durup Türkçe biliyor musunuz diyor, bizi yabancı sanmış hepimiz gülüyoruz.
11:15 Nihayet havalanıyoruz. Sarsıntılı bir yolculuk yapıyoruz her bulut kümesinden geçerken uçak sarsılıyor ve ben biraz korkuyorum. Saate bakıyorum 13:23 olmuş şuan Almanya Bamberg üzerindeyiz. Hemen yan tarafımızda saçları rastalı bir Fransız siyahi kadın oturuyor. Oturduğu andan itibaren yüzünü bir şalla örtüyor ve uyumaya başlıyor ki ne uyumak kesinlikle uyandıramıyoruz. Sayesinde oturduğumuz yere çakıldık baya zorda olsa uyandırıyoruz biz de yerimizden kalkabiliyoruz.
14:10 Orly hava alanına 20 dk kaldı, iniş için alçalıyoruz ve nihayetinde 14:30 da iniyoruz.
Havaalanından bavulları alırken kendime bir Paris Haritası almayı unutmuyorum. Bu şirin Eyfel standlarından haritayı alabilirsiniz.
Havaalanından dışarı çıkmadan önce makinelerden bilet alıyoruz. Burada önce dil seçeneğini sonra Antony yazan istasyonu seçiyoruz. Biletlere kişi başı 8,70 Euro ödüyoruz. Bu fotoğrafta bir turist bilet alıyor bende hem fotoğrafını çekiyor hemde nasıl alıyor diye izliyorum.
Biletlerimizi aldıktan sonra aktarma trenine geçmek için okları takip edip yürüyen merdivenlerle Antony istasyonuna gidecek trene biniyoruz. Bu sadece hava alanından çıkmak için kullandığımız bir aktarma. İndikten sonra, turnikeler var RER B hattına geçmek için, bileti burada makineye okutuyorsunuz. Eğer bilet almadıysanız burada da satın almanız için bilet makineleri var, buradan da alabilirsiniz. İndiğimiz durak gerçekten çok büyük, tabelaları takip ediyoruz. Ancak elimizde kocaman bavullarla bizi bir süpriz bekliyor; yürüyen merdiven yok! Baya merdiven de çıkılması gerekiyor. Eşim büyük bavulu yukarı çıkarmaya çalışıyor o sırada bavulun tekerleği kırılıyor. Ben diğer bavulla nasıl çıkarım diye düşünürken şık giyimli bir siyahi Fransız erkeği imdadıma yetişiyor. Size yardımcı olayım diyor bavulu elimden aldığı gibi bütün merdivenleri çıkartıyor. Fransızların ilk kibarlığı ile karşılaşıyorum ve Teşekkür ediyorum. O da Fransızca cevap veriyor. Kırılan tekerlekle ilerlemeye çalışıyoruz, durum vahim kendimizi bir an önce otele atmamız lazım.
RER B hattına giden tarafa gidiyoruz ama orada ki turnike elimizdeki bileti kabul etmiyor yenisini almak lazım, ama nereden bir türlü bilet makinesini bulamıyoruz. O sırada bizim gibi Türk olan bir kaç kişininde aynı sorunu yaşadığını görüyoruz. Geri dönüp biraz yürüdükten sonra bir görevliye durumu anlatıyorum, elinizdeki biletle geçemediniz mi diyor, kabul etmedi diyorum. O zaman ilerde sol da çıkış var oradan çıkar çıkmaz bilet makinesi var oradan alırsınız diyor. Geldiğimiz yöne doğru yürüyoruz solda insanların dışarı çıktığı ve içeri girdiği iki kapı görüyorum. Kapıdan çıkınca hemen bilet makinelerini görüyoruz ve metro biletimizi alıyoruz. İçeri girip turnikeden biletlerimizi okutup geçiyoruz. RER B hattına giden yön işaretlerini takip ediyoruz ve metroya biniyoruz.
Gare du Nord tren garına gidiyoruz, oradan yeniden hat değiştirip otele gideceğimiz metroya binmemiz gerek. Binmeden önce yine doğru metroda mıyız diye soruyoruz neyse ki sorun yok. Metro bileti için de kişi başı 1,70 Euro ödüyoruz. Metro’dan Gare du Nord ana istasyon’unda iniyoruz. Burası Paris’in ana tren istasyonlarından biri ve diğer ülkelere giden hızlı trenlerde bu istasyondan kalkıyor. Oteli seçerken bu istasyona yakın olmasını da düşünmüştüm. Gare du Nord’dan 4 nolu hatta binip Barbes Roshechouart’da iniyoruz, buradan bir aktarma daha yapıp 2 nolu hatta geçiyoruz, Place de Clichy durağında iniyoruz.
Bavullarımızla yukarı çıktıktan sonra haritayı açıp otelin ne tarafta olduğuna bakıyoruz. Otel durağa inanılmaz yakın neredeyse 2-3 dakika içinde otelin önündeyiz. Paris’te Hippodrome isimli bu otele booking ten daha önce rezervasyon yaptırdığımdan, öncelikle rezervasyon kağıdımızı çıkartıyorum. Otele girdiğimizde resepsiyon hemen girişte yer alıyor orta yaşlarda bir Fransız bayan karşılıyor bizi ve Fransızca konuşmaya başlıyor. Bizde Fransızca bilmediğimiz için İngilizce konuşuyoruz, kadın da İngilizce bilmiyor. Rezervasyon numaramızı gösteriyorum, neyse ki anlaşıyoruz. O da anahtarlarımızı alıyoruz, kötü şans otelde asansör yok ve merdivenleri biraz dik, bavulları çıkarması zor oluyor. Nihayetinde otel odasına yerleşiyor ve biraz dinleniyoruz.
Otelden çıktıktan sonra Paris’te ilk rotamız Arc de Triomphe de l’Étoile ( Zafer Tagı) olacak, daha sonra Champs Elysess (Şanzelize ) caddesinde gezeceğiz ve daha bir çok yeri göreceğiz. Bunların hepsini bir sonraki yazıda anlatacağım. Şimdilik bu kadar, görüşmek üzere iyi haftalar.
gezente.com@gmail.com’dan veya facebook sayfamız dan bana mesaj atarak ulaşabilirsiniz.
About gezente
Gezente; Sitede ki gezi yazıları ve fotoğraflarının sahibi, aynı zamanda gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi bir tutku derecesinde seven biri. Profosyonel düğün ve doğum fotoğrafçısı olarak çalışıyor. Evli ve Mishka isimli dünya tatlısı bir kedi sahibi. Hem çok okur hem çok yazar bir kişilik olması dışında farklı ülkeler ve şehirlerde kendi ruhundan bir parça bulabildiğine inanmakta. İnsanlarla sohbet etmeyi ve gittiği her yerin hikayelerini dinlemeyi de seviyor. Bunda hayalperest olmasının da bir payı olduğunu düşünüyor. Hiç bir şehir hikayesiz yaşanmaz ise her şehir de bir hikaye yaşamayı ve yaşanmışlıkları anlatmayı da istiyor. Hayali ise adam olacak çocuk programını izlediği yıllarda hayranı olduğu Barış Manço gibi dünyayı dolaşmak. Kim bilir belki de bu hayal gerçek olur.