- Üsküp’te Bir Doğa Harikası; Matka Kanyonu ve Milenyum Haçı
- Ucuza Seyahat- 1 Günde Üsküp Nasıl Gezilir? Üsküp Gezi Rehberi
- Parma-İtalya Gezilecek Yerler-Alışveriş Rehberi
- Bologna-İtalya Gezilecek Yerler- Nerede Ne yenir?
- Basel Gezilecek Yerler -İsviçre Noel Pazarları
- Strazburg Gezi Rehberi – Gezilecek Yerler
- Heidelberg Gezi Rehberi – Almanya’nın Romantik Şehri
- Stuttgart Gezi Rehberi
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları ; Eugisheim-Fransa
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları; Colmar-Fransa
Basel Gezilecek Yerler -İsviçre Noel Pazarları
İsviçre’nin Basel şehrindeyim. Basel’e nasıl gidilir? Basel’de gezilecek yerler gibi bir çok detayı sizinle paylaşacağım. Son dönemlerde uygun uçak biletlerinin bulunmasıyla Noel Pazarları dönemimde Colmar – Strazburg gibi popüler yerlere yakınlığından dolayı çok sık tercih edilen bir şehir. Basel- Mullhouse havaalanına ulaştığınızda Pasaport kontrolünden sonra sizi üç farklı yön tabelası karşılıyor. İsviçre; Basel çıkışına, Almanya Freiburg’a -Fransa ise sizi Mullhouse çıkışına yönlendiriyor. Bu çıkışlardan istediğinizden çıkarak gitmek istediğiniz şehre kolayca ulaşabilirsiniz. 2 yıl önce eşim buraya yine tek seyahat etmiş ve o zaman gezdiği yerleri yine Gezentede paylaşmıştık. O yazıyı da okumak için buraya tıklayabilirsiniz. Ben de geçtiğimiz Aralıkta bu bölgeyi tek başıma gezme fırsatı yakaladım. İkimizde benzer zamanlarda şehri ayrı ayrı deneyimledik. Bu yazıda bu yıl ki Noel Pazarları gezimin son durağını benim gözümden paylaşıyor olacağım. Basel’de Hyve hostel de kalıyorum. Adres: Gempenstrasse 64 Basel Tren garınına çok yakın olması nedeniyle daha önceki seyahatinde eşiminde burayı tercih edip memnun kalmasından dolayı ben de burada kalıyorum. Hostel yenilenmiş benim gibi ilk hostel deneyimleri olacak kişiler için odalar küçük ve yataklar birbirine çok yakın bunu belirtmeden geçemeyeceğim. Bunun dışında zaten sadece geceleri konaklamak için yalnızsanız ideal konumda bir yer. Lobisi de güzel, aktivite alanları da mevcut. Otelden çıkıp kolayca şehre yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Eğer çantalarınızı bırakmak isterseniz tren istasyonunda ve havaalanında locker bulabilirsiniz, günlük 6 Euro. Baselde şebeke suyu içiliyor şişemizi musluktan da doldurabiliriz. Şehirde Migros var buradan sandviç vs alınabilir. Çok pahalı bir şehir olduğundan bu bilgilere ihtiyaç duyacaksınız.
*Basel’in bitpazarı Pazar günleri BarfüsserPlatz’da kuruluyor, aklınızda bulunsun. Tren garından çıkınca Ucuz market ararsanız en ünlüsü ve en ucuzu Coop Marketler zinciri buradan kendinize birşeyler alabilirsiniz.
Şehir GrossBasel (Büyük Basel) ve KleinBasel (Küçük Basel) şeklinde köprünün o tarafı – bu tarafı olarak ikiye ayrılmış. Bunu köprüyü gördükten sonra daha iyi anlıyorsunuz. Tren garından çıkıp Otobüslerin kalktığı arka çıkıştan çıktıktan sonra karşınızda göreceğiniz parkın içinden geçerek şehir merkezine doğru gidebiliyorsunuz. Bende bu şekilde yapıyorum.
Basel gezimi aynı zamanda Youtube kanalım gezente için de vloga çektim aşağıdan izleyebilirsiniz. Youtube kanalımda gezilerimi çok detaylı paylaşıyorum kanalıma abone olup beni desteklerseniz çok sevinirim
İlk önce karşıma Tiyatro Meydanı’nda bulunan Elizabeth Kilisesi çıkıyor. Kilisenin içerisinde cafe-bar var mutlaka gidin görün, böyle birşeyi başka bir şehirde görmemiştim. Akşamları parti mekâna dönüştürülüyormuş, içinde her türlü alkolü olan barı görünce anlıyorsunuz zaten. Ben içeri şöyle bir bakıp çıkıyorum. Sabahın erken saatleri hava soğuk ve kimsecikler ortada yok. Elizabeth kilisesini dışarıdan görüp içine girmiyorum.
Arka tarafında ise şehrin simgelerinden biri Karnaval Çeşmesi (TINGUELY-BRUNNENTheaterPlatz bulunuyor. Burası aynı zamanda Tiyatro Meydanı, Bu meydanda; 1834 yılında kurulan tiyatro binasını görüyorum. Bina kapalı olduğundan girmiyorum ama ortada meydanda duran çeşme tam seyirlik. Çeşme Jean Tinguely tarafından tasarlanmış ve 1975-1977 yılları arasında inşa edilmiş, Çeşmede farklı figürlerden su püskürten 9 farklı eser var. Çeşmeye Fasnachtsbrunnen-Tinguely Çeşmesi yani Karnaval Çeşmesi deniyor.
Burada durup bir kaç fotoğraf çekiliyorum. Aynı bölgede Stadt theather (Belediye Tiyatrosu) bulnuyor. Belediye Binası da 1834 yılında inşa edilmiş. Neoklasik mimar Melchior Berri tarafından tasarlanan bina 1904 yılında bir yangın sonucu, bina tahrip olunca yeniden inşası ise 1909 yılında olmuş. *Marktplatz (Pazar) Karnaval Çeşmesi’nin hemen yakınından başlayan birbirine paralel Freiestrasse ve Gerbergasse caddeleri Marktplats’ta çıkıyor ve Marktplats’ta son buluyor. Bu iki cadde Basel’in ana alışveriş caddeleri. Marktplatz’ta kurulan pazar gezilerek; meyve, sebze ve çiçek satan yerli halkın arasına karışılabilir.
Burayı gördükten sonra MünsterPlatz’a bağlı olan Rittergasse caddesinden ilerlediğinizde sol tarafta kalan Basel’in en önemli müzesi olan Kunstmuseum’a ulaşabiliyorsunuz. 1661 yılında hizmet vermeye başlayan müze, içerisinde; Holbein Ailesi’nin koleksiyonunu, Martin Schongauer, Rembrandt, Lucas Cranach, Picosso, Albrecht Dürer, gibi çok önemli sanatçıların eserlerini ve Karnaval Çeşmesini de yapan Jean Tinguely’nin tasarımlarını görebileceğiniz bir yer. Müze, İsviçrenin ve dünyanın sayılı modern sanat müzelerinden birisi olarak görülüyor. Giriş ücretleri; yetişkin 21 Euro, öğrenci 8 Euro.
Basel de oturup vakit geçirmek isteceğiniz bir çok Cafeyi Steinenvorstadt, caddesinde bulabilirsiniz. Yaz akşamları özellikle oldukça kalabalık olsa da popüler bir yer. Haritaya işaretlemekte yarar var.
BarfüsserPlatz: Burada Bit pazarı kuruluyormuş Pazar günleri. Burası oldukça hareketli bir bölge. Cafeleri, restoranları, hediyelik eşya dükkânları ve Tarih Müzesi’ni bulabileceğiniz küçük bir meydan. Aynı zamanda Noel Pazarları da kuruluyor Aralık ayında. Ben meydana ulaştığımda her yerde kurulan Noel Pazarları için dükkanlar var ve müzikleriyle sabah erken saatlerde açılmış ve insanlar dolaşmaya başlamıştı bile. Bu meydanın civarında olan; Freistrasse, Gerbergasse ve Falknerstrasse isimli caddeler de şehirde alışveriş yapabileceğiniz popüler yerlerden. Ben Noel Pazarlarında dolaşıyorum.
Sonra meydan da bulunan bir cafeye oturup Cappuccino, ve içi çikolatalı gibi bir tatlı alıp etrafı izlemeye başlıyorum. Daha kahvemi yeni bitirmişken elinde post cihazı olan biri gelip hesabı ödememi istiyor. Oldukça şaşırıyorum henüz kalkmaya niyetim ok ama kadın ısrarcı, bütün masaları dolaşıp hesapları topluyor. Hesabı ödedikten sonra kalkıyorum.
Meydanın hemen karşısında meşhur Coop Marketler zincirinden biri var. Benim sırt çantamda yolda yemek için atıştırmalıklar ve içecek vs olduğundan markete girmiyorum. Çoğunlukla seyahatlere çıkarken Türkiyeden bavuluma atıştırmalık çerezler vs mutlaka alırım. Gittiğimiz yerlerde boşuna fazla para vermemek için özellikle İsviçre gibi aşırı pahalı bir ülkeye gidiyorsanız buradan götüreceğiniz şeyler hayat kurtarıyor.
Bavula sandviç ekmeği nutella gibi şeyler koymanız bile sizi yürürken alacağınız bir sandviç masrafından kurtaracaktır. İsviçrede en küçük şey 8-10 franktan başlıyor. 1 frank şu ara 7 tl nin üzerinde iken bir sandviçe 70 tl ödemek istemezsiniz sanırım. Pahalı ülkelerde yanıma aldığım her türlü atıştırmalık beni yüzlerce tl masraftan kurtarıyor.
Dilerseniz buradan çıktıktan sonra Leonhardskirche (Leonhard Kilisesi)e gidebilirsiniz. Burası Gotik bir kilise ve ve buradan şehir manzarası çok güzel. Evlerin çatılarını ve ara sokaklarını görebiliyorsunuz. Buradan da Spalentor Şehir kapısına doğru yürüyorum. Belediye Binasından 600 metre civarında yüründüğünde Spalenvorstadt’ın bitiminde Spalentor yani eski şehrin giriş kapısı bulunuyor.
Spalentor Şehir kapısı: Belediye Binasından batı istikametinde 600 metre civarında yüründüğünde Spalenvorstadt’ın (sokak) bitiminde Spalentor (eski şehre giriş kapısı) var. Kapının üzerinde bir saat kulesi ve iki yanında yüksekliği 28.15 metre olan nöbetçi kulübeleri var. 15. Yy’da Meryem ve Aziz heykelleri eklenen bu kapı, İsviçre’nin en güzel kapılarından birisi. Kapının toplam uzunluğu ise 40.3 metre. 1370 yılından kalma Spalentor, Eski Kent’teki en dikkat çeken surlarla kaplı heybetli bir kapı. Basel de yaşayanlar 14.yüzyılda kendi imkanlarıyla kentin güvenliği için bu büyük surları inşa etmişler. Bu surlardan günümüze sadece batı kapısı spalentor ulaşabilmiş.
Bu kapı aynı zamanda isviçrenin ulusal mirası listesinde bulunuyor. Şehir kapısından San Martin kilisesine doğru yürürken Eczacılık Müzesinin önünden geçiyorum.
Ara sokaklardan bilmeden yürürken karşıma aniden Rathaus (Belediye Binası) çıkıyor. Burası Basel’in en popüler turistik yerlerinden biri. Bina 1501’de kentin İsviçre Konfederasyonu’na dâhil edilmesini simgelemek üzere inşa edilen kırmızı rengiyle beni mest eden güzel bir yer. Belediye Binası; kuleleri, kemerleri ve pencereleri ile dikkat çekiyor.
Altın bir çanla süsleniş olan yapının tamamı göz alıcı bir kırmızıya boyanmış. Binanın iç avlusuna girdiğinizde sağ tarafta ki merdivenlerin başında göreceğiniz dikkat çekici heykel Antik Roma kenti Augusta Raurica’nın kurucusu olan Munatius Plancu’un heykeliymiş.
Dilerseniz belediye binasının avlusunu, kulesini, konsey salonunu ve iç odalarını rehberli turlar ile gezebiliyorsunuz. Tur ücretleri 5 Euro ya da 5 Frank civarında. Ben turlara katılmıyorum. Avluya girerken dikkatimi bu ilginç giyimli adam ve kocaman bir müzik kutusundan müzikler çalan kadın çekiyor.
Avluya kurulan kocaman çam ağacı ve üzerindeki süsler tam bir yıl başı havası estiriyor.
Etraf güzel süslenmiş tüm şehir ışıl ışıl hele de akşamları çok güzel oluyor Belediye binasının dışıda. Bu arada size bir tavsiye eğer Belediye binasının fotoğrafını dışarıdan çekmek istiyordanız yolun karşısındaki Mc Donalds’ın önündeki durağın oradan çekebilirsiniz. Sürekli geçen tramvaylardan fırsat bulabilirseniz tabii. Eski evlerden oluşan sokaklarını gezmek isterseniz
Rathaus ve Münster civarlarındaki yan sokaklara girip çıkmanız yeterli bir çok ara sokak çok güzel evlere sahip. Belediye binasından çıkıp Fischmarkta doğru yürüyorum. Fischmarkt yani balık pazarını ziyaret edebilirsiniz. İsterseniz meydanda ki çeşmenin fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Buranın az ilerisinden ise Mittlere Rheinbrücke (Orta Köprü) bulunuyor. Orta Köprü 1226 yılında ahşap ve de taş karşımından Heinrich von Thun tarafından yapılıyor ve Ren Nehri üzerine kurulan ilk köprü olma ünvanını taşıyor. Köprünün üzerinden geçen yolun, 14. Yy’da uzun ticaret yolunun Ren Nehri üzerinden geçişlerinde kullanılmış olması burayı oldukça önemli yapıyor. Burası şehri aynı zamanda Küçük Basel ve Büyük Basel olarak ikiye ayırıyor.
Köprü üstünde bulunan küçük şatonun üzerindeki demirlerde aşk kilitleriyle asılmış. Köprünün GrossBasel tarafına doğru yürüdüğümüzde Schifflande 1 numaralı evin önünde Ortaçağ kralı Lälle-keenig’in KleinBasel tarafına alaycı bir şekilde dil çıkaran heykelini görebilirsiniz. Şehirde iki farklı kanton bulunmasından dolayı yönetimleri de ayrı. Köprüden karşıya geçiyor nehir boyunca devam eden oturma yerlerinde oturup etrafı seyrediyorum. Gün batımına doğru manzarası çok güzel.
Sonra kalkıp yine nehir kenarından köprünün altından geçip ilerlediğimde ileride katedralide gördüğüm güzel bir manzara beni karşılıyor. Martılarla birlikte oturup buradan da biraz etrafı seyrediyorum. Sonra dönüp köprüden tekrar karşıya geçerek hemen nehir kenarında sıralı evlerin olduğu Augustinergasse caddesinden düze devam edince Basler Münster Katedraline ulaşıyorum. Hem nehir kenarındaki evler hem de buradan nehrin öte tarafının manzarasını izlemek çok keyifli. Katedrale giderken bu rotayı izleyin derim size de.
Basler Münster Katedrali; Şehrin, en eski bölümünün merkezi burada bulunuyor. Basel katedralinin hemen önüne kocaman bir Noel Pazarı kurulmuş. İçeride çocuklar için etkinlik alanları, ağaç kesme, oyma atölyeleri gibi faliyetler yapan minik dükkanlar ve bolca yeme içme ve alışveriş için yer kurulmuş. Hemen arkada ise devasa Katedrali görüyorum. Aslında bir Katolik katedrali olmasına rağmen, günümüzde bir Protestan kilisesi olarak kullanılıyor. Yapı: 12.yüzyıldan bu yana neredeyse aynı şekilde kalmış çok az değişikliğe uğraması ile biliniyor. Duvarları Kırmızı kumtaşından yapılmış, çatısındaki renkli kiremitleri ve ikiz kuleleriyle, şehrin önemli bir mimari yapısı.
Katedrali şehre 11.yüzyılın başında, İmparator Henry II. kazandırıyor. Bu nedenle burası Henry katedrali olarakta biliniyor. Katedral 1356 yılındaki depremde yıkıldıktan sonra yeniden onarılıyor. 1529 yılında, Basel tamamen Protestan inanca dönünce Piskopos’ta şehri terk ediyor. Katedral yapısı, zengin tüccarlar tarafından satın alındıktan sonra. 18.yüzyılda, neo-klasik barok tarzda restore edilerek kullanılmaya devam ediliyor. Katedralin iki tane kulesi var. 62 metre yükseklikte olan kule, “St.Martin’s kulesi”olarak biliniyor ve 1500 yılında tamamlanıyor. Diğer kule, yani “St.George’s kulesi”olarak bilinen ise, 1356 yılındaki depremde yıkılınca ve 1492 yılında yeniden inşa ediliyor. Onunda yüksekliği: 65 metre. İkiside katedrale ihtişam katmış.
Katedralin içinde 1536 yılında, Basel şehrinde ölen, ünlü eğitmen Erasmus’un anıtsal mezarını bulunuyormuş. Ben bütün kapıları denesem de bir türlü içeriye girmenin bir yolunu bulamadığımdan iç kısmını göremiyorum. Katedralin hemen arkasında en üzerindeki yüksek seyir terasına “Pfalz” deniliyor. Buradan nehri, Orta Köprüyü: ve karşı tarafın manzarasını izleyebiliyorsunuz. Burada bir çok insan Christmas Marketlerden aldığı içecekler ve yiyeceklerle bir şeyler atıştırıp sohbet edip manzarayı izliyor. Ben de biraz manzarayı izleyip sonra yeniden Christmas Marketlere girip bir şeyler alıp atıştırıyorum.
Bu sırada hafif bir yağmur başlıyor ve akşam oluyor. Bütün ışıklar yanında Noel pazarları çok daha renkli ve güzel oluyor. Bol bol fotoğraf çekiyorum vlog çekerek bölge hakkında bilgiler veriyor ve ortamın tadını çıkartıyorum. Benim için Basel gezisi aslında bitiyor bundan sonra şehirde biraz alış veriş yapmak çikolata vs almak için yeniden Belediye Binasının olduğu yere geliyorum. Mc Donaldsa girip bir hamburger yiyorum çünkü diğer restoranların menüleri inanılmaz pahalı. Biraz dinlenip hemen yan taraftaki meşhur çikolatacıya bakıyorum. Çikolata almak için en ünlü yerler; Cafe Confiserie ve Merkur Chocolatiers & Shops. Yalnız fiyatlar ciddi çok pahalı ben buradaki dükkanlara kapanmak üzereyken girip fiyatları görünce geri çıkıyorum. Tren garındaki handmade chocolate yapan bir yerden alıyorum. İstediğiniz kadar kırıp blok halinde olan çikolatalardan tartıp veriyorlar. Bu şekilde daha uyguna geliyor.
Kahve içmek için: Basel’in dünyaca ünlü pastanesi olan Confiserie Bachmann’ın Blumenrein caddesi 1 numarada ki yer çok öneriliyor. Ben başka yerde içince oraya uğramadım ama size bakabilirsiniz.
Alışveriş caddesi: Şehrin Spalenberg bölgesi tasarım dükkanlar dan oluşuyor buralara bakabilirsiniz. Özellikle St Johanns -Vorstadt caddesi güzelmiş alışveriş için.
Yeme İçme için not alıp benim gitmediğim ama tavsiye edilen yerleri ve neler yiyebileceğinizi de yazıyorum.
Malakoff : Kızarmış peynir topları, hemen hemen her yerde bulabilirsiniz bunu.
Rösti : Bir nevi bizim patates mücverine gibi bir yiyecek.
Emmental Peyniri: İsviçrenin meşhur peynirlerinden. İsviçre peynirleri fondüsü ile ünlü olduğundan bütçeniz varsa fondü setlerinden alabilirsiniz. Peynirleri de benzerleri Türkiyede de satılsada oranınkiler daha güzel.
Fondü: Çikolata fondü dışında burası eritilmiş peynirin içerisine ekmek batırılarak yenen peynirli fondüsü ile meşhur dediğim gibi.
Baselin ünlü Basler leckerli büsküvileri meşhurmuş. İçinde fındık, kiraz, bal, şeker varmış.
Fondüleri çokta peynir sever biri olmadığımdan denemedim zaten yalnız başına olunca tadı çıkmıyor bence kalabalıkken denemek gerek. Çikolataları oldukça güzel bolca stoklayıp geldim. Restoranları denemedim yemek işini Mc Donalds ta hallettiğimden ve restoranlar çok pahalı olduğundan çok önerim yok. Benim Basel de son akşamım alışveriş yaptıktan sonra Hostel’e dönüp bavulu toplayıp biraz Hostel’de dinlenerek geçiyor. Colmar ve civarını da gezdikten sonra yeniden Baseldeki hostele dönüp daha sonrada oradan havaalanına geçip seyahatimi sonlandırıyorum. Havalanına giden otobüsler tren garının hemen arka çıkışında bulunuyor.
Biletleri otobüsün olduğu duraktaki makinelerden alabiliyorsunuz. 50 nolu Euro Airport yazanlar havaalanına gidiyor. Buradan otobüse binip havalanına geliyorum. Free shop çok küçük pek fazla seçenek yok hayatımda gördüğüm en küçük free shop zaten. İçkiler vs de bence pahalı burada gördüğüm içkilerin İtalya seyahatimizde dönerken çok daha ucuzlarını görmüştük. Havalanından da bir kaç minik çikolata aldıktan sonra uçağa biniyorum. O sırada Colmar’dan dönerken tanıştığım bir çok kişi ile karşılaşıyorum. Colmar’da dükkanı olan bir kadın ile tanışıp Colmar’a giderken yaşadıklarımızı ve Strazburg maceramı anlatınca kadın keşke bizim dükkana gelseydin sana yardım ederdik diyor. Bu arada Colmar’da çok fazla Türk yaşıyor. Bu arada yanıma biri gelip beni tanıdığını söylüyor nerden falan derken çok eskiden dershaneden sınıf arkadaşım çıkıyor 🙂 Dünya küçük Fransaya taşınmış ve Türkiye’ye ailesini ziyaret etmek için gelmiş. Beni nasıl tanıdı hala şok içindeyim aradan çok uzun zaman geçti oysaki. Bu Noel Pazarları seyahatim çok maceralı, bolca yeni insan ile tanışmalı bazen çok zorlayıcı bazen de çok güzel anlarla dolu geçiyor. Yeni seyahatlerde görüşmek üzere…
Related Posts
About gezente
Gezente; Sitede ki gezi yazıları ve fotoğraflarının sahibi, aynı zamanda gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi bir tutku derecesinde seven biri. Profosyonel düğün ve doğum fotoğrafçısı olarak çalışıyor. Evli ve Mishka isimli dünya tatlısı bir kedi sahibi. Hem çok okur hem çok yazar bir kişilik olması dışında farklı ülkeler ve şehirlerde kendi ruhundan bir parça bulabildiğine inanmakta. İnsanlarla sohbet etmeyi ve gittiği her yerin hikayelerini dinlemeyi de seviyor. Bunda hayalperest olmasının da bir payı olduğunu düşünüyor. Hiç bir şehir hikayesiz yaşanmaz ise her şehir de bir hikaye yaşamayı ve yaşanmışlıkları anlatmayı da istiyor. Hayali ise adam olacak çocuk programını izlediği yıllarda hayranı olduğu Barış Manço gibi dünyayı dolaşmak. Kim bilir belki de bu hayal gerçek olur.