- Üsküp’te Bir Doğa Harikası; Matka Kanyonu ve Milenyum Haçı
- Ucuza Seyahat- 1 Günde Üsküp Nasıl Gezilir? Üsküp Gezi Rehberi
- Parma-İtalya Gezilecek Yerler-Alışveriş Rehberi
- Bologna-İtalya Gezilecek Yerler- Nerede Ne yenir?
- Basel Gezilecek Yerler -İsviçre Noel Pazarları
- Strazburg Gezi Rehberi – Gezilecek Yerler
- Heidelberg Gezi Rehberi – Almanya’nın Romantik Şehri
- Stuttgart Gezi Rehberi
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları ; Eugisheim-Fransa
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları; Colmar-Fransa
Tuna Nehri ve Boş Ayakkabılar-Budapeşte
Budapeşte‘de kuşkusuz en güzel manzara Tuna Nehri’nin etrafından bakınca göreceğiniz manzaradır. Parlamento Binası önüne gelip nehir tarafına geçtiğimizde şehrin tüm güzelliği karşımızda duruyor. Budapeşte’ye geldiğinizde Tuna nehri kıyısına mutlaka gelmelisiniz.
Tuna Nehri, hakkında biraz bilgi vermek gerekirse; Avrupa’nın en büyük 2.ci nehri olmakla birlikte 1o ülkeden geçerek en sonunda Karadeniz’e dökülüyor. Tuna nehrinin içinden geçtiği ülkeler, Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Ukrayna, Moldova, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan’dır. 2857 km uzunluğunda olup üzerinde yaklaşık 100 liman bulunan bu sayede önemli bir ticaret kaynağı olan manzarasıylada geçtiği şehirlere sağladığı katkıyla da çok önemli bir nehir. Tuna Nehri, Almanya’nın Donaueschingen kasabasından geçen Breg ve Brigach adında iki nehirin birleşmesinden oluşuyor. Tuna Nehri’nin orjinal adı Donau’ dur, kıtalar arasındaki akarsu hacmi en yüksek olan nehirdir aynı zamanda.
23 kolu bulunan Tuna Nehrinin en uzun kolu Tısa olup 960 km uzunluğa sahip.
Tuna Nehri üzerinde oluşan yataklardan küçük adacıklar ortaya çıkmış, bunlardan en büyüğü 48 km uzuluk ve 6 km lik genişliğe sahip Csepel Adası Tuna nehrinin en büyük adacığı. Bu adada Osmanlı’nın beylerbeyinden Derviş paşa Osmanlı Avusturya savaşında hayatını kaybediyor.
Tuna nehri üzerinde Avusturya Macaristan sınırında bulunan Slovakya’nın başkenti Bratislava hem Tuna kıyısında bulunan tek Slovak şehri hem de dünyadaki iki ülke arasındaki sınırda bulunan tek Başkent olma özelliğini taşıyor. Çok ilginç öyle değil mi? Biz tatil planlarımızı yaparken önce Bratislava‘yı da listeye ekliyoruz ama daha sonra oraya gidersek Budapeşte’de 1 gün daha az kalacağımızı anlayınca bu sürenin şehri gezmek için yeterli olmadığını düşünerek vazgeçiyoruz. Sizin vaktiniz varsa Bratislava’ya da uğrayın derim. Bratislava’ya giderseniz de Tuna nehrine kıyısı olan bu özellikteki tek yer olmasını hatırlayın ve şehrin tadını çıkartın. Bunun gibi özelliklere sahip şehirlere her yerde rastlayamıyorsunuz tabiki.
Tuna nehrinden karşıya baktığımızda Kale’nin inanılmaz manzarası bir an önce oraya gitmek için bizi çekiyor. Her gittiğimiz şehirde nehirlerin karşı taraflarına bakmak beni manzarasıyla büyülemiştir.
Manzara sizi de içine çekmiyor mu? Ben fotoğraflarına bakınca hep orada olma isteğiyle doluyorum. Ne kadar hoş binalar ve nehir canlılığıyla nasılda tüm güzelliği üstüne çekmiş.
Biz Parlamento Binası önünden yürümeye başladığımızda binanın nehre bakan tarafında boş ayakkabılar ve bırakılmış çiçekleri görüyoruz. Yahudilerin 1. Dünya savaşı sırasında yaşadığı acılara ithafen yapılan demir ayakkabılar bizi oldukça hüzünlendiriyor. Yaklaşık 60 çift ayakkabıyı Gyula Pauer ve Can Togay demirden yaparak buraya yerleştiriyor. Ayakkabıları görmek ve yaşanan trajedileri hatırlamak gerçekten çok üzücü, dünya hepimizin ve bazı insanların inancı, rengi vs gibi sebeplerden aşağılanması hatta işkencelere maruz bırakılıp öldürülmesi çok acı. Gerçekten burası hüzünlü bir ortam gelipte bundan etkilenmemek mümkün değil bana göre.
Her biri ayrı bir kişi hepsi ayrı bir acı ve bunun gibi binlerce acı için sembolize edilmiş boş ayakkabılar. Anlatmak istenilen daha güzel ifade edilemezdi galiba… Bu hüzünlü manzarayı düşünerek nehrin kenarında yürümeye devam ediyorum.Bazen hayat tüm gerçekliğini yüzümüze vuruyor ve bizi düşünmeye sevk ediyor değil mi? Bu düşünceler içinde Tuna Nehrini’ni izliyorum…
Related Posts
About gezente
Gezente; Sitede ki gezi yazıları ve fotoğraflarının sahibi, aynı zamanda gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi bir tutku derecesinde seven biri. Profosyonel düğün ve doğum fotoğrafçısı olarak çalışıyor. Evli ve Mishka isimli dünya tatlısı bir kedi sahibi. Hem çok okur hem çok yazar bir kişilik olması dışında farklı ülkeler ve şehirlerde kendi ruhundan bir parça bulabildiğine inanmakta. İnsanlarla sohbet etmeyi ve gittiği her yerin hikayelerini dinlemeyi de seviyor. Bunda hayalperest olmasının da bir payı olduğunu düşünüyor. Hiç bir şehir hikayesiz yaşanmaz ise her şehir de bir hikaye yaşamayı ve yaşanmışlıkları anlatmayı da istiyor. Hayali ise adam olacak çocuk programını izlediği yıllarda hayranı olduğu Barış Manço gibi dünyayı dolaşmak. Kim bilir belki de bu hayal gerçek olur.