← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın
Akçaabat‘a doğru yola çıkıyoruz, burada yemek molası vereceğiz. Kentin tarihi hakkında kısıtlı kaynaklardan aldığım verilere göre bilgi vermek gerekirse; Akçaabat’ın bilinen en eski adı Platana , Yunanca “çınar ağacı“ anlamına geliyor. Evlerinin beyaz oluşundan veya eski Türkçe’den dolayı batıdaki şehir anlamına geldiği de iddia ediliyor. 12. yüzyıl’dan itibaren Selçuklu döneminde Türkmen beylerinin bölgeyi fethetmesiyle Türklerin bölgeye yerleşimi başlıyor. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında fethedilen Akçaabat’ta Roma, Bizans, Komnenos ve Osmanlı dönemine ait tarihi yapıt ve izlerine de rastlamak mümkün. Akçaabat‘ın, Osmanlı dönemine ait kaynaklarda şehir merkezi “Pulathane”, ilçe geneli ise “Akçeabâd” olarak geçiyor. Cumhuriyet döneminde büyük bölümü Yunanca olan Akçaabat köy adları da değiştirilerek yerlerine Türkçe isimler konulmuş. Bölgeye ait çok fazla tarihi belge maalesef bulunmuyor, bunun nedeni ise özellikle Akçaabat’ın yakın geçmişini aydınlatan belgeler, anılar, armağanlar 1916-1918 yıllarını kapsayan Rus işgali sırasında yağma edilmiş olması. Doğu Karadeniz Bölgesi‘nin en önemli ticaret merkezi olan Trabzon‘un tek doğal limanının Akçaabat olması da kente ayrı bir önem veriyor.
Akçaabat’a vardığımızda sahil kenarında bir restorantta mola veriyoruz. Saray Restorant’ta yemek yiyoruz, daha önceden mekana bilgi verildiği için masalarımız ayırtılmış olmasına rağmen yemek için yine epey bekliyoruz. Önceden salatalar ve mezeler masaya geliyor. Herkes için aynı menü hazırlanmış , mezelerden sonra Akçaabat köftesine sıra geliyor. Köfteyi çok beklemiş olmamıza ve acıkmış olmamıza rağmen hiç ama hiç beğenmiyorum. Bu nedenlede tadına bakmak dışında köfteleri yemem mümkün olmuyor. İyi pişmemiş ve sadece kıymayı ızgaraya atmışlar gibi duruyor.
Eşimde aynı şekilde ilk lokmasında köfteyi tabağa geri bırakıyor O da hiç beğenmediğini söylüyor. Daha önce Akçaabat köftesi yemiş ve bayılmış biri olarak bu deneyimde hayal kırıklığı yaşıyorum. Köftesi çok kötü olmasına rağmen kavrulmuş fındıkla hazırlanmış baklavası enfes. Yediğim en güzel ve bol fındıklı baklavalardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Baklavasını kesinlikle öneriyorum, sıcak sunumu, tadı ve görüntüsü gayet güzel. Yemek molası sona erdiğinde hesaplar geliyor bize hazırlanan menü için kişi başı 25 tl ödüyoruz.
Buradan ayrılıp Sürçaysan Çay fabrikasını ve çayın yapılışımı görmek üzere yola devam ediyoruz.
← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın
5 Comments