Paris’te ikinci günümüzün akşamı olmak üzereyken Sartre, De Beauvoir, Camus gibi ünlü sanatçıların uğrak yeri olan Cafe de Flore‘de alıyoruz soluğu. Önce niyetimiz dışarıda oturmak olsa da hem havanın soğuması hem de yer olmayışı nedeniyle içeri giriyor ve kendimize bir masa buluyoruz. Cafe de Flore hemen yan tarafındaki Les deux Magots‘un hem rakibi hem de komşusu aynı zamanda.Bu iki Cafe hakkında duyduğuma göre buradaki garsonlar en fazla ünlü bizde oturdu De Beauvoir bize daha çok gelirdi diye sık sık tartışırlarmış. Magots‘unda methini çok duymuştum ama ilk etapta tercihim Flore’den yana oldu, fırsat olursa Magots’a da gitmek isterim.
Cafe’ye oturduktan sonra birer menü istiyoruz garsondan ve ne yesek diye düşünüyoruz.
Karşımızda Fransızca menüsü olan bir menü gelse de yazılanlar bilindik kelimeler olunca anlamakta pek sıkıntı çekmiyoruz. Siparişi verdikten sonra yarım saat kadar gelmesi için bekliyoruz tam da bizim siparişleri unuttular diye düşünürken nihayet yemeğimiz geliyor. Eşim fazla acıkmadığı için vejeteryan omlet (15 Euro) ısmarlıyor ben de bir Confit de canard (ördek- 22 Euro ) ve salata alıyorum.
Omlet bilindik bir omlet olduğu için tadı da normal, Fransızlara özel bir numarası yok, ördekte üstü biraz kuru kalmış ama tadı fena değil. Yanında gelen salatanında bir numarası yok gayet sıradan. Fiyatlarına göre daha iyi yemek yemeği umsakta çok fazla önemsemiyoruz, zira biz buraya daha çok Paris’in havasını solumak için tercih ettiğimizden geldik.
Yemekten sonra Chocolat Chaud (sıcak çikolata 13,60 Euro) sipariş veriyoruz. Sıcak çikolatası çok güzel, çok lezzetli buluyorum.
Keyifle sıcak çikolatalarımızı içerken bir yandan da garsonları seyrediyorum. İtalyanlar gibi el kol hareketlerini oldukça kullanıyorlar. Garsonlar biraz Fransız aksanına takık durumda yemeklerin adını söylediğimde Fransızca’sını söyleyerek düzeltiyorlar ve gülümsüyorlar. Gülümsedikleri için bu tutumlarını önemsemiyorum.
Uzun süre oturup keyfini çıkarmak istesekte saat 22:00 yi geçtiğinden artık otele dönüp dinlenme vakti diye düşünüyoruz.
Albert Camus‘yu düşünüyorum, yazdıklarını düşünüyorum. Simon de Beauvoir‘u hayal ediyorum bu cafede.. Onlarla farklı zamanlarda olsakta aynı mekanda aynı manzaraya bakıyor olmak ne büyük keyif benim için. Gezilerimde işte en çok bu yaşanmışlıkların anılarını düşünmek ve hayal etmek keyif veriyor bana. Hayal etmek ve düş kurmak benim işim..
Bir nefes daha çekiyorum ve tüm büyük yazarlara bir selam gönderiyorum içimden, ardından Paris sokaklarına dalıp o karmaşada kaybolup onlardan biri oluyoruz. Ne çok kalabalığız ve ne çok yalnızız oysa…
Restoranın adresi:
Cafe de Flore
172 Boulevard Saint Germain
750006 Paris