Gezente.com

Bodrum Tatili ve Dünyanın 7 Harikasından biri Halikarnas Mozolesi…

← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın

Şubat ayı benim doğum günüm ve Sevgililer günü de olması nediyle yoğun kutlamalı geçen bir ay bizim için. Ben şehir dışındayken doğum günümde tek kalacağım eşimden uzakta diye düşünürken eşimin yaptığı minik bir süpriz ile kendimizi Bodrum‘da doğum günü kutlarken bulmak çok keyifli oluyor. Minik bir hafta sonu kaçamağı ve kış olmasından kaynaklı ilk kez gideceğimiz Bodrum’da biraz da yerlisi gibi dolaşalım istiyoruz. Ben pek plaj insanı değilim tatili deniz kıyısında sürekli güneşlenerek geçirmek bana çok sıkıcı geldiğinden genellikle daha çok kültürel bir şeyler yapalım farklı yerlere gidelim düşüncesinden tatil beldelerini hep göz ardı ediyorum. Bodrum’a da ilk gidişimiz kış ayına denk geliyor ama bir ara yazında gitmeye karar veriyoruz sonrasında.

Bodrum Yolculuğu

Hafta sonu tatili nasıl gelişti öncelikle ondan bahsedeyim biraz, ikimizde farklı şehirlerde olunca ayrı ayrı uçuyoruz Bodrum’a. Ben önce İstanbul’a geçip Sabiha Gökçen‘den biniyorum.  Havaalanında akşam üstü birazda rötarlar yüzünden beklemek eklenince gittiğimiz gün kutlanacak doğum günü biraz geç bir akşam yemeğine dönüşüyor. Bodrum’a dair hiç araştırma yapmıyorum olay süpriz geliştiğinden. Havaalanı çıkışında öncelikle otele gitmek için havaş ve muttaş isimli firmaların otobüsleri var 15 tl karşılığında merkez otogara kadar gidebiliyorsunuz. Biz de bu şekilde merkezdeki küçücük otogarına kadar geliyoruz. Bu seferler daha çok kışın uçak saatlerine göre ayarlanıyor yazın daha sık olduğuna eminim. Bu nedenle belli saatlerde var dönerken otogardan saaatlerini öğrenmenizi tavsiye ederim.

İstanbul’dan günlük güneşlik bir havada yola çıkıp Bodrum‘da yağışlı bir hava ile karşılaşmak açıkçası beklediğim bir şey olmadığından beni ufak bir hayal kırıklığına uğratsa da eşyalarımızı otele bırakıp taksi ile merkeze dönüyoruz yeniden. Biraz sahilde dolaştıktan sonra akşam yemeği için Big Chefs’e giriyoruz. Birer steak söylüyoruz, biraz sohbet edip akşamın keyfini çıkartıyoruz. Saat geç olduğundan pasta vs yemek istemiyorum bu doğum günü de pastasız geçsin canım ne olacak diyorum 🙂

Big Chef

Big Chefs

Akşam biraz daha dolaşıp otele dönüyoruz. Salmakis Hotel‘de kalıyoruz. Yazın çok daha keyifli olacağına eminim ama Şubat’ın ortasında otel oldukça sakin, otelin havuzu, Spa’sı bir çok güzel imkanları var gitmeden yapılacaklara bir bakın isterim. Sabah otelde güzel bir kahvaltı yapıyoruz.

Salmakis Hotel Bodrum

Salmakis Hotel Bodrum

Kahvaltı sonrası Bodrum Kalesi’ne ve Su altı Müzesine gidelim diye düşünüyoruz. Hava oldukça rüzgarlı, ara ara da yağmur yağıyor. Bodrum Kalesi, 1406-1522 yılları arasında Saint Jean Şövalyeleri tarafından  inşa ediliyor. Kalenin yapımında, depremde yıkılmış olan dünyanın yedi harikasından biri Mausoleion’un taşlarını kullanılıyor. Kalede, Fransız, İtalyan, İngiliz, Alman ve İspanyol (Yılanlı) kuleleri bulunuyor. Rodos adası 1522 yılında Türkler tarafından alındıktan sonra, şövalyeler Bodrum ve çevresini 5 Ocak 1523’de terk ediyorlar. 1895’den itibaren hapishane olarak kullanılan Kale, Fransız ve İngilizlerin I. Dünya Savaşı sırasında 26-28 mayıs 1915’de bombalamaları ile yarı yıkık hale gelerek terk ediliyor. Bu bilgileri de muğla kültür turizm web sayfasından okuyorum. 

Bodrum Kalesi

Bodrum Kalesi

Kale’ye geldiğimizde ise bizi kötü bir sürpriz bekliyor Kale ve Sualtı Müzesi Restorasyon nedeni ile Haziran 2019’a kadar kapalı. Bodrum’da en çok görmek istediğim iki yerin de kapalı olmasına üzülüyorum. 2019 sonrasında yeniden gelinmeli sırf müzeyi görmek için bile olsa 🙂

Müzenin kapalı olmasının yarattığı hayal kırıklığını dağıtmak için biraz sahilde yürüyüş yapıyoruz. Barlar sokağına doğru yürüyoruz.

Bodrum Barlar Sokağı

Bodrum Barlar Sokağı

Burada güzel cafeler ve hediyelik eşya satan yerler var. Önce etrafı keşfedelim daha sonra bir şeyler alırız diye düşünüyoruz ama sonra almayı unutuyoruz 🙂

Bodrum Sahil

Bodrum Sahil

Çok rüzgarlı olsa da biraz denizin kokusunu içimize çekmek ve etrafı izlemek iyi geliyor. Bodrum’a kışın gelmenin en iyi yanı bu sanırım. Her yer bomboş ve şehir gerçekten size kalıyor. Doğayı ve yaşamı daha çok hissedip kendinizle başbaşa kalıp sakinleşebiliyorsunuz. Yazın ki kalabalıkta bunu yapabileceğimizi düşünmüyorum. Eşimin şirketinin burada bir şirket daha açması bize istersen buraya taşınma fırsatı da verebiliyor aslında. Benim İstanbul’daki çekimlerim nedeniyle bunu iyice düşünelim diyoruz. Bodrum kışın çok sakin ve beni yazma isteğiyle dolduruyor. Halikarnas Balıkçısı’nı okuduğum zamanlara gidiyor aklım ve Cevat Şakir’i anıyorum yeniden. Bu şehir gerçekten insana o ilhamı verebiliyor. Buradan da yürüyerek Zeki Müren Müzesi’ne doğru gidiyoruz. Müzeye giriş 5 tl Müze Kart ile ücretsiz giriş yapabiliyorsunuz. Müze kart ise 50 tl, öğretmen ve öğrendilere ise indirimli  20 tl.

Zeki Müren Müzesi

Zeki Müren Müzesi

6 Aralık 1933 Bursa’da doğan Zeki Müren, ilk ve ortaokulu Bursa’da, liseyi İstanbul’da tamamlıyor. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen Atölyesi’nden mezun olduktan sonra henüz öğrencilik yıllarında başladığı canlı radyo programlarına devam edip ilk plağını çıkartıyor. İlk sahne konserini 26 Mayıs 1955 yılında veren Sanat Güneşi olarak anılan Zeki Müren’i en net çocukluğumda izlediğim reklam filminde ayağındaki dev platform çizmeleriyle yürürken hatırlıyorum. Sesiyle zekası ve bilgi birikimiyle benim için de örnek bir sanatçıydı. Müzede gezerken  fonda sürekli çalan Zeki Müren şarkıları da beni alıp eskilere götürüyor. İzmir’de eskiden kullandığı bir mikrofonu kendisine hediye edilmek üzere katıldığı programda geçirdiği kalp krizi sonrasında kaybettiğimiz sanatçıyı hala çok özlüyorum. Güzel insanlar hep erken gidiyor bu hayattan sanırım…

Zeki Müren Müzesi

Zeki Müren Müzesi

Zeki Müren hayatta iken iki katlı evinin sadece alt katını kullandığından 2000 yılında Müze haline getirilen evinde de aslına uygun şekilde kendi kullandığı eşyalar aynı şekilde alt katta bırakılmış ve üst kat ise onun kıyafetleri takıları ödülleri gibi sanatçıya ait kişisel eşyaların sergilenmesiyle daha çok müze görünümünde bırakılmış. Bardakçı Koyunda bulunan evinin olduğu caddeye ismini de veren Zeki Müren’i hissedebilmek için Bodrum’a geliyorsanız buraya da uğramanızı mutlaka öneriyorum.

Müzeden çıktıktan sonra bütün koyu yürüyerek neredeyse dolaşıyoruz. Çok yorulduğumuz zaman Starbucks veya başka bir cafede oturup birşeyler yiyoruz. Sonra bütün gün yürümekten çok yorulunca otele dönüp biraz dinlenmeye karar veriyoruz. Laptoptan bir film açıp onu izliyor biraz dinleniyor ve yeniden hazırlanıp dışarı çıkıyoruz.

Bodrum Sünger Pizza

Bodrum Sünger Pizza

Akşam olduğunda ise Bodrum’un en bilinen yerlerinden birine Sünger Pizza’da pizza yiyoruz. Burası Pizzası ile çok ün yapmış salaş bir mekan. Ben bir karışık pizza eşim ise deniz ürünlerinden oluşan sünger spesial pizza tercih ediyor. Bu kadar methi edilen pizzalar beni biraz hayal kırıklığına uğratıyor öyle ahım şahım değişik bir yanı yok bana göre. Çok daha iyi pizzalar yediğimden bana şöhreti abartılmış geliyor. Yada belki eskiden güzeldi ama şimdi değildir bilemiyorum, herkesin damak zevki de farklıdır. Belki siz beğenirsiniz yine de mekan aklınızda bulunsun.İki pizza bir kola ve bir bira için 66 tl ödüyoruz. Akşam bir şeyler de içtikten sonra biraz daha sahilde yürüyoruz. Akşam olunca bir çok insan barları ve cafeleri doldurup eğleniyor. Sokaklar daha dolu ve canlı. Güzel bir yürüyüş sonrası bir cafede birşeyler içtikten sonra yeniden otele dönüyoruz.

 Pazar sabahı otelde kahvaltı yapıyoruz hava çok sıcakken aniden fırtına çıkıyor ve şiddetli bir yağmur başlıyor. Bodrumda kış mevsimi hava çok değişken. Bir süre şiddetli sağanak yağıştan sonra yeniden güneş çıkıyor ve hava oldukça ısınıyor. Biz de yeniden dışarı çıkıyoruz. Aklımızda Kos adasına gitmek veya Datça‘ya geçmek var. Benim vizem dolduğu için kapıdan vize alırız diye düşünüyoruz. Tur firmasına gittiğimizde kapıdan vize olayının sezonda mümkün olduğunu sezon dışı bu imkanın olmadığını söylüyor. Mayıs’tan sonra böyle bir hizmet varmış. Datça’ya gidelim diyoruz onunda 1,5 saat vapur ile seyahatten sonra bir de uzun bir yol gidilmesi gerektiğini görüyoruz ve saatleri de bize uymuyor. Bu sebeple en iyisi Bodrum merkezde dolaşmaya devam edelim diyoruz.

Bodrum Antik Tiyatro

Bodrum Antik Tiyatro

Antik Tiyatro‘ya gidiyoruz kapısı açık ve kulubede kimse yok etrafta bomboş, biraz bekleyip kimseyi göremeyince biraz Antik Tiyatro’yu turluyoruz. Antik Tiyatro, Klasik çağdaki Bodrum’dan günümüze ulaşabilen tek yapı. Bodrum’un ortasındaki Göktepe dağının güney eteklerindeki bu tiyatro, Anadolu’nun en eski tiyatrolarından biri. 1960’larda bir grup Türk tarafından restore edilen bu tiyatro,  günümüzde de Bodrum’daki birçok festivale sahne oluyor. Tiyatronun ilginç nitelikleri arasında, oyunlardan önce Dionysos uğruna kurbanların kesildiği sunağı ve bazı koltukların arasındaki, belki de gölgelik olarak kullanılmış olabilecek deliklerin olması. Her koltuk arasında 40 cm.’lik bir mesafe bırakılmış olan tiyatro 13.000 kişi kapasiteli.

Bodrum Kalesi

Bodrum Kalesi

Antik Tiyatronun hemen önündeki yola geldiğimizde Bodrum Kalesi‘nin en güzel fotoğraflayacağımız yeri keşfetmiş oluyoruz. Buradan bütün Bodrum çok güzel görünüyor. Elimizdeki haritaya bakınca yakınlarda bulunan Halikarnas Mozolesi‘ne gitmeye karar veriyoruz. Burası dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul ediliyor. Bu beni çok heyecanlandırıyor. Haritadan bakıp telefondan navigasyonu açınca 10 dk sonra Halikarnas Mozolesi’ne gelmiş oluyoruz.

Halikarnas Mozolesi

Halikarnas Mozolesi

Sokaklarda yürümesi de çok keyifli. Mozole’ye geldiğimizde içeri giriş 10 tl Müze Kart İle ücretsiz. Benim müze kartımın olması burada işe yarıyor ücret ödemiyoruz eşime de bilet alıyoruz. Mozoleden geriye sadece kalıntıları kalmış ama ilk yapıldığı zamana ait çizimleri gördüğümüzde nefesimiz kesiliyor gerçekten harika bir esermiş. İçeride bir odada Mozolenin tarihi geçmişi küçük bir maketi, Rodos Şovalyelerinin verdiği yıkıma dair uzunca anlatımlara sahip bilgiler yer alıyor. İlk bulunduğunda şahane eserler olmasına rağmen altınları sökülüp mezarlık açılıp içeride ki değerli eşyalar alındıktan sonrada burayı harap etmişler. Buradan bir çok stün çalınarak farklı yerlerde kale vs yapımında kullanılmış. Dünya’nın 7. harikasının kalıntıları arasında geziyor olmak bile keyifliyken yazılanları okuduğumda ise büyüleniyorum. 

Halikarnas Mozolesi

Halikarnas Mozolesi

Mozolede biraz vakit geçirip heryeri inceliyor hertarafı kaplayan papatyaların fotoğrafını çekiyorum. Daha sonra buradan ayrılıp yine Bodrum sokaklarında yürüyerek etrafı keşfetmeye devam ediyoruz. Boş sokaklarında dolaşmakta oldukça keyifli.

Bodrum Sokakları

Bodrum Sokakları

Bodrum evleri hep beyaz renkte ve bazılarında pencere kenarında mavi kullanılmış. Beyaz renk aslında sıcaktan ötürü yansıtıcı özelliğinden dolayı tercih ediliyor ve bence tatil yerlerine çokta yakışıyor. Mavi ise sıcak bölgelerde yaşayan akreplerin eve girişini engellediğinden eskiden oldukça kullanılırmış. Ben mavi rengi de çok sevdiğimden bu yerlerden birinde yaşamanın hayalini kuruyorum. Bodrum ev kiraları ve fiyatlarına bakıldığında ise yaşamak için bence pahalı bir şehir. Bir çok ev eşyalı olarak kiralanıyor ve küçücük evlerin fiyatları 2000-3000tl lerden başlıyor. Bu kısım ise biraz hayal kırıcı olsa da hayal etmek güzel şey.

Liman Köftecisi

Liman Köftecisi

Öğle yemeği için nereye otursak diye düşünürken yolumuza sahilde Liman Köftecisi çıkıyor. Yoğurt soslu  köftesini pek beğenmiyorum, diğer köftesi ise fena değil. Burada yemek yedikten sonra biraz da dinleniyor güzel havanın tadını çıkartıyoruz. Sonrasında yine kendimizi sokaklara atıyoruz.

Bodrum Kalesi Manzarası

Bodrum Kalesi Manzarası

Sahil boyunca yürüyoruz yine kaleye kadar oradan ara sokaklara dalıyoruz sonra yine sahile iniyoruz. Sokak sokak dolaşıyoruz etrafı.

Bodrum

Bodrum

Sahil boyunca heykellerde sıralanmış burada da bir süngerci heykeli var. Aslında Bodrum’da bir çok fotoğraf ve video çekiyorum ama çok azını buraya fotoğrafların koyabildiğimden her yerini göstermek mümkün olmuyor. Vlog kaydını ise düzenledikten sonra youtube kanalımda paylaşacağım. Bugüne kadar pek Vlog çekmedim Bodrum da da tam çekebildiğim söylenemez ama diğer seyahatlerimde daha çok Vlog çekip youtube kanalıma koymayı düşünüyorum. Beni oradan da takip etmeyi unutmayın bundan sonra Vloglarımı burada yayınlacağım linkini de şöyle bırakıyorum. Youtube için tıklayın.

Yemek yiyip dolaştıktan sonra yine Barlar sokağına doğru gidiyoruz. Orada gözümüze kestirdiğimiz bir yerde oturup kahve içelim diyoruz. Önce içeride bir masa ayırtmışken eşim makineyi alıp dışarı çıkıyor. Banada timelapse çekiyorum gelsene diye mesaj atıyor 🙂


Bir yandan gün batımını tamda Bodrum Kalesi üzerinden batarken izliyor, bir yandan da makine timelapse çekiyor ve biz de kahvelerimizi yudumluyoruz. Akşamın son ışıkları da Kalenin arkasından kaybolurken biz yine sokaklarda dolaşmaya devam ediyoruz. Akşamda yemek için biraz daha güzel bir yere gidelim diye düşünüyoruz. Gemibaşı restorantta balık yiyoruz. Mezeler ortam ve gelen balık oldukça güzel. Yemeğe kendimizi kaptırınca ikimizde fotoğraf çekmeyi unutuyoruz. Burada yemek yemek iki kişi 190 tl tutuyor. Balık gerçekten çok güzel ve mezelerde öyle. Fiyatlar heryerde genelde pahalı eğer akşam biraz fasıllı bir mekanda balık yiyelim derseniz bu civarlarda oluyor iki kişi için. Sürekli yaşayanlar dan Bodrum hakkında tavsiyeleri yorum olarak alabilirim. Bizim iki gün içinde çok fazla yer keşfetme imkanımız olmadığından daha detaylı bilgileri paylaşırsanız blogu güncellemiş oluruz. Akşam yemeğinden sonra biraz daha yürüyüş yapıp otele dönüyoruz. Sabah eşim Milas havaalanına geçiyor erkenden, şirketlerinin burada hangarda bir şubesi daha açılmıştı onunla ilgili işleri halletmek için benden sonra bir kaç gün daha Bodrum da kalıyor. Sabah ben otelde kahvaltı sonrası havalanına gitmeden son bir kez sahile inip Madoya giderek kahve içiyorum.

Bodrum Mado

Bodrum Mado

Kahvemi içtikten sonra Bodrum otogarına doğru yürümeye başlıyorum 15 dakika kadar yürüdükten sonra minicik otogarına geliyorum. Alışkın olduklarımızdan oldukça küçük bir yer. Buradan Muttaş isimli firmanın otobüslerinden birine binerek havaalanına gidiyorum. Ücreti 15tl. Aynı zamanda havaş firması da hizmet veriyor. Ben haavalanına ulaşınca eşimi arıyorum o da beni uğrurlamak için hemen geliyor. Vedalaştıktan sonra ben uçağa binmek için içeri geçiyorum. Dönüşte check ini yine online yaperken camkenarını seçtiğimizi düşündüğümüz halde bir şekilde onaylarken bana farklı bir koltuk vermiş cam kenarında oturamıyorum koridorda oturuyorum. Bu nedenle dönüşte çekerim diye düşündüğüm fotoğraf ve video yalan oluyor 🙂

Bodrum da Cuma akşamı gidip pazartesi öğlen dündüğüm aslında 2 günlük doğumgünü kaçamak tatili de bu şekilde bitiyor ve ben yarım kalan işlerimi halletmek üzere ailemin Yalovadaki evine geçiyorum. Güzel ve sıcak bir hafta sonu ardından beni soğuk İstanbul ve sonra Yalova havası karşılayınca pek sevinmesemde Bodrum bize güzel anılar bırakıyor. Yakında yeniden gideceğimi hissettiğim bu şehirde başka bir zamanda yeni deneyimlerde buluşuruz belki. Bu yazıyı ancak tatilden 1 ay sonrasında yazsam da bunun sebebi Yalova’da oluşum oradaki işlerimi halletmem yüzünden ve İstanbul’a döndükten hemen sonra  bloga Bodrum yazısını eklemeye karar veriyorum. 10 gün sonra ise yeni bir tatile çıkıyoruz 3 günlük bir Ukrayna Lviv seyahati yapacağız. Bunun için araştırmalar ve hazırlıklarla geçireceğim bu haftada da uzun süredir olmayıp özlediğim evin tadını çıkartıyorum. Lviv seyahatinde yeniden görüşmek üzere. Herkese iyi haftalar.

← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın

4 Comments

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir