- Üsküp’te Bir Doğa Harikası; Matka Kanyonu ve Milenyum Haçı
- Ucuza Seyahat- 1 Günde Üsküp Nasıl Gezilir? Üsküp Gezi Rehberi
- Parma-İtalya Gezilecek Yerler-Alışveriş Rehberi
- Bologna-İtalya Gezilecek Yerler- Nerede Ne yenir?
- Basel Gezilecek Yerler -İsviçre Noel Pazarları
- Strazburg Gezi Rehberi – Gezilecek Yerler
- Heidelberg Gezi Rehberi – Almanya’nın Romantik Şehri
- Stuttgart Gezi Rehberi
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları ; Eugisheim-Fransa
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları; Colmar-Fransa
Elbe’nin Floransa’sı Dresden’e gidiyoruz…
Bu sabah Almanya‘nın en güzel şehirlerinden birine Elbe nehrinin kenarında kurulan Elbe’nin Floransa’sı da denilen Dresden‘e gidiyoruz. Prag’tan Dresden’e tren ile gideceğiz. Tren biletini gidiş tarihimizden 2 ay kadar önce şuradan satın alıyoruz. Tren biletini internetten alıyorsanız yanınıza mutlaka print edilmiş bir kopyasını alın. Gidiş dönüş 2 kişi ortalama 220 tl gibi bir ücret ödüyoruz tren biletleri için.
Sabah erkenden kalkıyoruz, arkadaşlarımızı arıyoruz onlarda odalarının kapısına çıkınca saat 05:45 gibi otelden ayrılıyoruz, önce metroya yürüyoruz. Hava soğuk ve gece boyu yağan yağmur hafiflemiş olasa da devam ediyor. Metro’ya biniyoruz, metro girişinde yine bilet kontrol eden kimse yok biz de almadan geçiyoruz herkes gibi. (Yakalanırsanız cezası büyük )
Tren Praha hl.n ana istasyonundan saat 06:30 da kalkıyor. Avrupa’da trenler çok dakik o yüzden gecikmeyi göze almayıp erkenden tren garına gidiyoruz. Henüz yiyecek satan yerler açılmamış biraz bekliyoruz board’a bakıyoruz tren hangi perondan kalkacak diye ama herhangi bir şey yazmıyor. Bizim elimizdeki çıktılara bakıyoruz orada da peron yazmıyor. Gidip bir görevliye sormaya karar veriyorum. Görevli peronların trenin geliş saatinden 10 dakika önce belli olacağını söylüyor. Ufak bir gar keşfi yapıyoruz. O sırada yiyecek satan bir yer açılıyor kahve ve sandviç alıp gözümüzü board’a dikip bekliyoruz. 10 dakika kısa bir süre ve bir çok peron var şöyle bir hangi peron nerde diye yürüyüp kontrol ediyoruz. Tren saatine 10 dakika kala Prag – Dresden treninin kalkış peronu belli oluyor ve biz koşarak perona gidiyoruz.
O sırada tren geliyor ve hemen kendi kompartmanımızı bulup koltuğumuza oturuyoruz. Aldıklarımızı yerken bir yandan da Dresden haritasına bakıyor ve yapacaklarımızı sıralıyorum. O sırada bilet kontrolü için kondöktör geliyor, ufak bir talihsizlik yaşıyoruz. Tren biletlerinizi internetten alırken pasaport ve isim yazılması gerekiyor, bu kısmı ciddiye almanızı öneririm yanlış yazarsanız ceza kesilebiliyor. Ben biletleri aldıktan sonra evlilik nedeniyle pasaportu değiştirmek zorunda kaldığımdan pasaport numarası da değişiyor. Kondöktör ise adım soyadıma değil pasaport numarasına takmış durumda ve açıklama yapmama rağmen kabul etmiyor, 385 czk ödeyerek yolculuğa devam ediyoruz.
Güne kötü bir başlangıç yapmış olsak ta Dresden’i görmek için sabırsızlanıyoruz. Prag ile Dresden arası 2 saat 15 dakika sürüyor. Dresden Central Station (Hauptbahnhof)’ ta iniyoruz. Terminalde önce İnfo’ya uğrayıp bir harita satın alıyoruz. İnternetten bulduğun Dresden haritaları çok detaylı olmadığı için info’dan almanızı öneriyorum. İnfo’da ki görevli kıza Zwinger sarayına nasıl gideceğimizi soruyorum. Yürüyerek 15 dakika sürüyor diyerek haritadan Prager Strabe caddesinden gidersek kolayca bulabileceğimizi gösteriyor.
Dresden tarihte 12 yy sonlarında bir Slav yerleşim yeri olarak sahneye çıkıyor. Prusyalılar tarafından, “Yedi yıl savaşları” sonucunda (1765-1763) şehir ele geçirilen Dresden 1806-1918 yılları arasında, Saksonya krallığının başkenti oluyor. II. Dünya savaşı sonlarına doğru, şehir Amerikalılar ve İngilizler tarafından bombalanıyor ve 500 bin civarında sivil insanın ölümüne ve şehrin tamamen harap olmasına yol açılıyor. Dresden gerçekten harika bir mimariye sahip gittiğinize kesinlikle pişman olmayacağınız bir yer. Biz de info’dan haritayı aldıktan sonra yola koyuluyoruz.
Yürürken Subway‘i görüyoruz, kahvaltı için sandwiç alabileceğimizi düşünüp giriyoruz. Henüz çok erken olduğu için görevli kız rafları düzenliyor ve bir süre yüzümüze bakmıyor. Nihayet mutsuz bir ifadeyle gelip seçimlerimizi soruyor. Siparişlerimiz hazırlandıktan sonra hava soğuk olduğu için içeride yemeğe karar veriyoruz.(Sandviç 5 euro)
Daha sonra Prager Strabe caddesinden yürümeye devam ediyoruz. Henüz Zwinger Sarayına gelmeden önce bir kilisenin kulesini görüyoruz. Haritadan bakıyoruz Church of the Cross (Kreuzkirchenchor ) kilisesi. Yolumuzun üzerinde olduğundan gidip bakmaya karar veriyoruz. İlk olarak 1212 – 1243 yılları arasında inşa edilen kilise daha sonra yangınlar ve savaş nedeniyle harap olup yeniden yapılıyor. Kilisenin içine girmiyoruz dışarıdan bakıp yolumuza devam ediyoruz.
Yolumuza devam ettiğimizde Our Lady Kilisesi (Frauenkirche) kilisesine geliyoruz. Kadınlar kilisesi olarak da bilinen bu yapı 1945 de bombalanıyor ve tamamen harap oluyor. 2. dünya savaşı sırasında Dresden oldukça hasar aldığından yapıların çoğu sonradan aslına uygun şekilde yeniden yapılıyor. Dresden şehridenki 28.000 binanın yaklaşık 24.000’i ya bu sırada yıkılıyor ya da çok büyük hasar alıyor. Frauenkirche yani Our Lady Church, Dresden’de Neumartplatz meydanında bulunuyor. Meydan oldukça geniş ve çevresinde cafeler, sosisli satan büfeler bulunuyor. Biz sabahın ilk saatlerinde kiliseye geldiğimizden etraf oldukça sessiz ve sakin görünüyor.
Kiliseye dıştan bakarsanız açık ve koyu renkli taşlardan yapılmış olduğunu görüyorsunuz. Koyu renkli taşlar savaştan önceki orjinal kiliseye ait açık renkli taşlar ise sonradan aslına uygun şekilde yeniden imar edilirken ekleniyor. Koyu renkli taşların azlığı ise bize kilisenin savaş sırasında aldığı büyük hasarı gösteriyor. 25.000 sivilin öldüğü bu bombardımanda şehir yok ediliyor. Savaş sırasında kilise bombalandığında içinde 300 kadar da sivil bulunuyor. Bombalanma sırasında siviller kiliseden kaçmayı başarıyorlar. Kilisenin içinde bulunan ve ilk olarak johann sebastian bach tarafından çalınmış olan kilise orgu ise enkaza gömülüyor. Kilise savaş sonrasında 1993 yılına dek yıkılmış haliyle bırakılıyor ki savaşın derin yaraları görülsün. Daha sonra yeniden inşa edim aşaması başlıyor ve 2004 te yeniden hizmete açılıyor.
Kilisenin içine giriyoruz, içi oldukça yeni görünüyor doğal olarak. Oldukça geniş oturma alanları bulunan kilise içinde dolaşıp biraz fotoğraf çekiyoruz. Kilise son zamanlarda konser gibi çeşitli etkinliklere de ev sahipiliği yapıyor.
Etkileyici bir kubbesi bulunan kilise konserler sırasında da oldukça rahat izleyebileceğiniz balkonlu bölmelerden oluşuyor.
İç dekorasyonu da süslü ve dikkat çekici bir görünüme sahip. Savaş sırasında yıkıntının altında kalan org’u da görebilseydik ne kadar güzel olurdu diye düşünüyorum.
Dresden’de ilk durağımız olan Our Lady Kilisesi – Frauenkirche’den ayrılıyoruz. Dresden’de ilk gördüğümüz tarihi eserlerden biri olmasına rağmen şehrin savaşta aldığı yarayı ve yaşanan acıları hissetmemek elde değil. Şehir resmen savaş sonrasında küllerinden yeniden doğmuş tıpkı bir Anka kuşu gibi. Dresden’in etkileyici atmosferi bizi sarmaya başlıyor şimdiden, şehri gezmeye devam ediyoruz. Bir sonraki yazı da görüşmek üzere…
Related Posts
About gezente
Gezente; Sitede ki gezi yazıları ve fotoğraflarının sahibi, aynı zamanda gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi bir tutku derecesinde seven biri. Profosyonel düğün ve doğum fotoğrafçısı olarak çalışıyor. Evli ve Mishka isimli dünya tatlısı bir kedi sahibi. Hem çok okur hem çok yazar bir kişilik olması dışında farklı ülkeler ve şehirlerde kendi ruhundan bir parça bulabildiğine inanmakta. İnsanlarla sohbet etmeyi ve gittiği her yerin hikayelerini dinlemeyi de seviyor. Bunda hayalperest olmasının da bir payı olduğunu düşünüyor. Hiç bir şehir hikayesiz yaşanmaz ise her şehir de bir hikaye yaşamayı ve yaşanmışlıkları anlatmayı da istiyor. Hayali ise adam olacak çocuk programını izlediği yıllarda hayranı olduğu Barış Manço gibi dünyayı dolaşmak. Kim bilir belki de bu hayal gerçek olur.