← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın
Galatasaray meydanı, fotoğraf çekmeye ve sanata meraklı olan insanların sevdiğini düşündüğüm bir yerdir. Ne zaman gitsem ilginç bir eyleme ya da sergiye ev sahipliği yaptığını görürüm. Bu seferde farklı olmadı, meydanda Akgün Akova’nın sergisine rastladım. Akgün Akova; bugüne dek altı şiir, üç deneme, altı fotoğraf, yedi gezi ve bir tanıtım kitabı olmak üzere yirmi üç kitabı yayınlanan bir sanatçı. Fotoğraf sanatçıları her zaman takip etmeye çalıştığım sanatçılar olduğundan bu tür sergileri çok severim,gördüğüm yerde de mutlaka ziyaret ederim.
Sanatçının web sayfasından aldığım bilgilere göre 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın maçlarının bir bölümü Polonya’da oynanacak. Bu sergide aslında uzun soluklu bir projenin ilk adımı oluyor. Bir Aynada İki ülke: Türkiye ve Polonya projesinin ilk kısmı “Top Polonyada dört köşe”. Top yuvarlık mı orada dört köşe mi gidip görmeniz için bir neden daha. Sergi kısa süre için bu açık alanda bulunacak çok fazla zaman kalmadığından İstiklal’de dolaşırken kendinizi Polonyada bulmak isterseniz bakmanızı tavsiye ederim. 10 Hazirana kadar açık olan bu sergi ve sanatçı hakkında bilgi almak için web sayfasına bakabilirsiniz. Burada bir çok çalışması hakkında bilgiler var.
Fotoğraflar arasında tamda kendimi başka diyarlara ışınlamışken birden bire etrafımı pankartlar, kameralar ve bir grup gösterici sarıyor. Kürtajın yasaklanması protesto eden göstericiler sloganlar ve pankartlar eşliğinde seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Taksim meydanı bu tip gösterilere oldukça alışkın, her konuda eylem yapan insanları burada sıkça görmek mümkün. Herkes savunduğu davanın haklılığını duyurma çabası içinde, en azından fikirlerini savunabilme cesareti gösterdiklerinden dolayı onları destekliyorum. Grubun etrafını sarmış bir grup fotoğrafçı ve basın mensubu da buradan bir haber çıkarma peşinde. Pankartların yaratıcılıkları her zaman çok hoşuma gitmiştir, dövizlere yazılan yazılar aslında ayrı bir yaratıcılık gerektiriyor.
Keskin, ucu sivri kelimelerle bir ok gibi hedefi on ikiden vurmak tamda yapmak istedikleri şey aslında. Bir zamanlar okuduğum bir kitapta yazan bir cümleyi hatırlıyorum “kelimeler birer ok gibidir bir kaçını bir arada fırlattınmı biri mutlaka hedefini bulur” diyordu. Yazarı Amin maalouf olabilir ama hiç emin değilim. Hükümetin yeni yasasına karşı halk kendi sözlerini burada haykırıyor birilerinin duyma ümidini taşıyarak. Grup kısa bir açıklama yapıyor, bir süre kendilerini izliyor o sırada bir kaç fotoğraf çekiyorum. Aslında bir ara bu tip bir gösteride bir süre kendileriyle sohbet edip onların ağzından birşeyler de yazmak istiyorum ama bugün malesef buna vaktim yok. Pankartların arkasında Polonya fotoğrafları orada öylece duruyor, sanki biz bunlara kendi ülkemizden de alışkınız der gibiler.
Polonya manzaralarını ardımda bırakıp yürümeye devam ediyorum. Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu Sismanoglio Megaro binasında başka bir sergiye daha rastlıyorum. Yunanlı iki sanatçının Achille Samandji ve onun eserlerini derleyen damadı Eugene Dalleggios’un gözünden İstanbul’un aslında hiç bilinmeyen sokaklarını ve orada yaşayan halkın günlük yaşamından bazı anların çarpıcı bir şekilde görebilirsiniz. Achille Samandji 1870′de İstanbul’da doğar aslında saray fotoğrafçısıdır ancak onun asıl ilgisini kimsenin gidip çekmediği fakir bölgeler çekmiştir. Bu bölgelere sıklıkla gider, halka karışıp onların çoğu dramatik anlarını, yıkılmış binalarını, taşmış dere yataklarına kurulu evlerin fotoğraflarını çeker. Sanatçı kimbilir hangi nedenlerle aşığı oldu kenti; İstanbul’u 1936′da terkeder. İki bölümden oluşan bu sergide aynı zamanda Eugene Dalleggios’un da fotoğrafları var. İstanbuldaki eski mahalleleri, sadece 2 sene faliyet gösteren ama sonra çevre halkının tepkisiyle yıkılan kiliseyi ve onlarca hikayesiyle eski İstanbulu görmek isterseniz sergi 20 Hazirana kadar ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
Fotoğraflar için OBJEKTİFİMDEN sayfasına git…
← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın