← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın
Hafta sonu Taksim‘de daha önceden iki kez gidip çeşitli sebeplerden dolayı içeriye bir türlü giremediğim Galata Mevlevihanesi‘ni ziyaret etme imkanı buldum. Müze Kart kullanarak ekstra ücret ödemeden içeri girebiliyorsunuz. Müze Kartın yanımda olması bu anlamda işe yaradı. Mevlevihane Tünel tarafında Galip Dede Caddesi‘nde bulunuyor. Galata Kulesi‘ne hemen giderken yolunuzun üzerine çıkıyor. Bu bölge eskiden ormanlık bir alanmış ve Sultan 2. Beyazıd bostancı başılık ve beylerbeylik yapan İskender Paşa‘ya vermiş, o da burada bir av çiftliği kurmuş. Mevlana‘nın torunlarından Sema – i Mehmet Dede, Paşadan arazisinin bir bölümünü mevlevi dergahı yapmak için istemiş. İskender Pasa da kabul etmiş ve 1491’de Galata Mevlevihanesi’nin yapımına başlanmış. Yapıldıktan sonra büyük depremden etkilenmiş daha sonra da bir kaç kere yangından etkilenmiş ve tadilattan geçmiş olan İstanbul‘daki İlk Mevlevihane olan bina 1975 yılından beri de müze olarak kullanılıyor.
Hamdım, Piştim, Yandım Mevlana’nın sevdiğim bir sözü, binanın Mevlana’nın torunu tarafından yaptırılmış olması ve hatta üstüne defalarca yanması aklıma bu sözü getirdi. Bir nevi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu gibi bina da defalarca yangın, deprem gibi afetlere maruz kalmış ve yeniden yapılmış, kaderine inat hala dimdik ayakta duruyor…
Restorasyonlar sırasında ise bir çok süs eşyası, toprak kaplar ve mutfak araçları bulunmuş ve Mevlevihane’nin çeşitli odalarında sergileniyor. Her ayın ilk ve son Cuma günü ve Cumartesileri de semah gösterileri düzenleniyor. Daha önce izlemediyseniz sizin için güzel bir deneyim olacaktır. Bu fotoğrafta da semah gösterilerinin yapıldığı bölüm var, semah gösterilerinde önce siyah pelerinleri üzerlerinde gelen Semazenler saygı gösterisi olarak hocalarının elini öptükten sonra Semah‘a başlıyorlar. Bu gösteri müziğiyle disipliniyle gerçekten insanı içine çeken ve derin bir huzur duymanızı sağlıyor.
Ben yıllar önce Kapadokya‘da ilk izlediğimde çok etkilenmiştim. Mevlevihane bugünkü halini Sultan III. Selim’in gerçekleştirdiği yenileme sonrasında almış. Mevlevihaneyi oluşturan yapılar da 19. yüzyıl içinde son şeklini almış. Başından bir çok felaket geçen bu güzel bina nihayetinde bu haline kavuşmuş.
Biz gittiğimizde maalesef sadece içini dolaşabildik, Semah gösterisi yoktu. Üst kata çıktığımda ise orada ebru sanatından örnekler, ve çeşitli eşyalar gördüm.
Farklı bir şey yapmak isterseniz sizde gidip Mevlevihane’yi gezebilir ve Semah gösterisini izleyebilirsiniz. Daha fazla fotoğraf için ise Objektifimden linkine tıklamanız yeterli.
Fotoğraflar için OBJEKTİFİMDEN sayfasına git
← → Önceki ve sonraki yazılar için okları kullanın