- Üsküp’te Bir Doğa Harikası; Matka Kanyonu ve Milenyum Haçı
- Ucuza Seyahat- 1 Günde Üsküp Nasıl Gezilir? Üsküp Gezi Rehberi
- Parma-İtalya Gezilecek Yerler-Alışveriş Rehberi
- Bologna-İtalya Gezilecek Yerler- Nerede Ne yenir?
- Basel Gezilecek Yerler -İsviçre Noel Pazarları
- Strazburg Gezi Rehberi – Gezilecek Yerler
- Heidelberg Gezi Rehberi – Almanya’nın Romantik Şehri
- Stuttgart Gezi Rehberi
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları ; Eugisheim-Fransa
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları; Colmar-Fransa
Belvedere Sarayı- Viyana
Belvedere Sarayına gitmek için Karlplatz‘ın önünden geçen D tramvayına biniyoruz. Buraya ayrıca Metro U 1 hattı ile Südtiroler Platz Hauptbahnhof durağında inip oradan da S Bahn line‘a geçerek ulaşabilirsiniz.
Belvedere Sarayının önünde iniyoruz. Burası Savoy prensi Eugene’nin yazlık sarayı, Viyana‘nın Barok mimarisinin en güzel örneklerinden kabul ediliyor. Saray uzun bir bahçenin iki ucuna konumlandırılmış Aşağı ve Yukarı Belvedere olarak anılıyor. Aşağı Belvedere 1714-1716 yılları arasında Johann Lukas von Hildebrant tarafından Prens Eugene‘nin yazlık sarayı olarak yapılıyor. Saray aslında Prense Osmanlılara karşı savaşta kazandığı başarılar karşılığında hediye ediliyor. Türk büyük elçiliği de sarayın yakınlarında bu arada…
Aşağı Belvedere Sarayı şu an Barok Avusturya Sanatı Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor ve burada genellikle geçici sergiler sergileniyor. Saray’ın limonluk kısmını da görmek isterseniz Aşağı Belvedere tarafından gidebiliyorsunuz.
Bu heykellere dokunmak şans getiriyormuş, o nedenle buraya gelenler heykellerin belli bölgelerini aşındırmış durumda 🙂
Heykeller şans getiriyor mu bilemiyoruz ama bahçedeki tüm heykeller detaylarıyla sizi büyülüyor.
Biz aşağı Belvedere Sarayı tarafından bahçeye giriş yapıyoruz ve bizi karşılayan güzel manzara karşısında adeta büyüleniyoruz. Saray bahçesi çok düzenli ve bir çok heykelle donatılmış durumda, sağa sola nereye bakarsanız bakın sizi bir görsel şölen bekliyor. Bahçenin ağaçlandırılması, ortadaki havuzlar fıskiyeler derken hangi tarafa bakacağımızı şaşırıyoruz. Aşağı Belvedere Sarayından yürüyerek Yukarı Belvedere Sarayı tarafına doğru adım başı fotoğraf çekerek ilerliyoruz.
Yukarı Belverede Sarayı’nda Prens Eugene zamanında büyük eğlenceler düzenliyormuş. Her biri birbirinden renkli bu eğlencelerin birine katılmayı kim istemezki, o dönemlerdeki ihtişamı hayal edebiliyoruz.
Yukarı Belvedere Sarayı daha çok kalıcı sergilere ev sahipiliği yapıyor. Gustav Klimt‘in eserleri burada sergileniyor. Bizim Viyana’da sadece 2 günümüz olduğundan sergiye giremiyoruz ama bir sonraki gidişimizde mutlaka ziyaret etmeyi düşünüyoruz. Özellikle her yerde karşılacağınız öpücük isimli eseri için ve sanat sever biriyseniz uğramanızı öneririm. Kendi web sayfalarında da her dönemde hangi sergi olduğunun detayları bulunuyor. Viyana seyahatinizi planlarken göz atmakta yarar var. Bu arada saray içinde sergiye ait fotoğraf çekmek yasak. Boşuna hayaller kurmayın sakince makinenizi çantanıza kaldırıp eserlerin tadını çıkartın.
Saray’ın önüne doğru geldiğimizde detayların güzelliği bizi daha da heyecanlandırıyor.
Belvedere Sarayı’nın bir diğer önemi de 2.dünya savaşı sonrasında bağımsızlıklarını imzaladıkları anlaşma bu sarayda imzalanıyor. Sarayın her yeri ayrı bir güzellikte, kendinizi hayranlıkla bakmaktan alı koyamayacaksınız. Viyana’da kısıtlı zamanınız varsa bile buraya mutlaka uğramanızı en azından bahçesinden saraya şöyle bir göz atmanızı öneririm. Böyle güzel korunmuş yerler bulmak her zaman mümkün olmayabiliyor.
Biz Belvedere Sarayı’nı çok beğeniyoruz. Buradadan yeniden şehir merkezine dönüp biraz alışveriş yapıyoruz. Viyana’da akşam gezimizi ise sonraki postlarda paylaşacağım. Herkese mutlu haftalar 🙂
Related Posts
About gezente
Gezente; Sitede ki gezi yazıları ve fotoğraflarının sahibi, aynı zamanda gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi bir tutku derecesinde seven biri. Profosyonel düğün ve doğum fotoğrafçısı olarak çalışıyor. Evli ve Mishka isimli dünya tatlısı bir kedi sahibi. Hem çok okur hem çok yazar bir kişilik olması dışında farklı ülkeler ve şehirlerde kendi ruhundan bir parça bulabildiğine inanmakta. İnsanlarla sohbet etmeyi ve gittiği her yerin hikayelerini dinlemeyi de seviyor. Bunda hayalperest olmasının da bir payı olduğunu düşünüyor. Hiç bir şehir hikayesiz yaşanmaz ise her şehir de bir hikaye yaşamayı ve yaşanmışlıkları anlatmayı da istiyor. Hayali ise adam olacak çocuk programını izlediği yıllarda hayranı olduğu Barış Manço gibi dünyayı dolaşmak. Kim bilir belki de bu hayal gerçek olur.