- Üsküp’te Bir Doğa Harikası; Matka Kanyonu ve Milenyum Haçı
- Ucuza Seyahat- 1 Günde Üsküp Nasıl Gezilir? Üsküp Gezi Rehberi
- Parma-İtalya Gezilecek Yerler-Alışveriş Rehberi
- Bologna-İtalya Gezilecek Yerler- Nerede Ne yenir?
- Basel Gezilecek Yerler -İsviçre Noel Pazarları
- Strazburg Gezi Rehberi – Gezilecek Yerler
- Heidelberg Gezi Rehberi – Almanya’nın Romantik Şehri
- Stuttgart Gezi Rehberi
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları ; Eugisheim-Fransa
- Avrupanın En İyi Noel Pazarları; Colmar-Fransa
Amsterdam’ın Masalsı Kasabaları: Zaanse Schans ve Haarlem
Mayıs ayı başındaki Amsterdam, Belçika ve Almanya seyahatimize çıkıyoruz. Biletlerini yine aylar önceden yakaladığımız %40 lık indirim kampanyasından Pegasus’tan alıyoruz. Vize içinde Hollanda’dan daha kolay alacağımızı düşündüğümüz için de Vfs Global‘in Harbiyedeki şubesine başvuruyoruz. İstenilen evrakları aldıktan sonra randevu tarihimiz geldiğinde başvurumuzu yapıyoruz. Daha önceden pasaportları almaya başkası da gidebilirken sadece Hollanda için bu sürecin değiştiğini bizzat gelip almamız gerektiğini söylüyorlar. Salı başvurumuzu yapıyoruz Cuma telefonuma mesaj geliyor vizeniz sonuçlanmıştır diye, ilk kez bu kadar hızlı sonuçlanan bir vize işlemim oluyor. Süreç burada aslında çok değişken biz üç günde sonucu alırken yoğunluk varken süreç 15 günden daha fazla da sürebiliyormuş bunu da dikkate alarak vize başvurunuzu en az 1 ay öncesinden yapın derim. Bir çok yerden vizem olmasına rağmen bana 6 aylık Schengen vizesi çıkıyor daha önce Amsterdam’a giderken Fransadan geçtiğimiz için bence az çıkıyor aynı ülkeden bir kaç kez başvuru yapınca genelde 1 yıl gibi uzun süreli vize alabiliyorsunuz. Ben sonraki vizemi ya İtalya yada Hollandadan yapacağım ikisinden de önceden alınmış 6 aylık vizelerim olduğundan sonraki başvurumda daha uzun süreli alabilirim diye düşünüyorum. Ayrıca bu iki ülkeden de çok kolay vize alabildik.
1 Mayıs’ta akşam 19:25 uçağı ile Amsterdam’a gidiyoruz. Yolculuk Amsterdam Schiphol Havaalanı‘na yaklaşık 3 saat sürüyor. Pasaport kontrolünden geçerken Türk pasaport polisine denk geliyoruz ve ilk kez bize neden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz nereden ne zaman döneceksiniz, nereleri gezeceksiniz gibi sorular soruyor. Almanya’dan döneceğimizi öğrenince orada akrabalarınız var mı, birinin yanına mı gidiyorsunuz diye sorguluyor ve dönüş biletlerimizi de görmek istiyor. Herşeye hazırlıklı olduğum için çantamda bulunan dosyadan dönüş biletlerimizin çıktısını gösteriyorum. Eşimin isviçreden alınmış iş vizesi olduğundan ve ilk girişi başka ülkeden yapacağından ona da neden burdan giriş yapıyorsun neden İsviçreden vize aldın gibi sorular soruyor. Bir süre soru sormaya devam ettikten sonra pasaportumuzu onaylıyor ve tam da rahatça nefes alıp bavulumuzu almaya gitmişken çıkışta Gümrük polisi durduruyor ve bavullarımızı açmamızı istiyor. Aslında standart uygulamalar ama ilk kez bize denk geliyor daha önce hiç başımıza gelmeyince ben biraz geriliyorum çünkü saat geç oluyor ve daha otele gitmemiz gerekiyor. Nihayet bir sorun olmadan kontroller yapılıp havaalanından çıkıyoruz. Havaalanı çıkışında otobüsler bir çok otelin shuttle ları bulunuyor ama saat gece yarısına yaklaştığı için otobüsler olmayınca bizim önce trene binip Amsterdam tren garına gitmemiz gerekiyor. Burada bulunan sarı makinelerden Amsterdam Tren garı için tren biletlerimizi alıp trene biniyoruz. Nihayet tren garına gelip oradan da 51 nolu metro ile otele geçiyoruz. Euronun ani yükselişinden sonra artık daha uygun oteller baktığımızdan İbis Budget Otelde konaklıyoruz. Otel biraz merkeze uzak temiz ve ferah her gün düzgün temizlik yapılıyor ama fön makinesi yok burayı tercih edersiniz yanınızda getirmenizi öneririm. Manzarası güzel biz 10. katta kalıyoruz sessiz sakin ve geniş camlı odasıyla etrafı izleyebilme şansına sahip oluyoruz.
Amsterdam kasabalarından Zaanse Schans ve Haarlem gezimizin vlogunu aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz. Daha çok video çekebilmemiz için bize destek olun Youtube kanalımızı takip edip videoyu beğenirseniz çok seviniriz. Bu bize daha çok video çekmek için çok güzel motive kaynağı olur 🙂 Youtube kanalımızın adı da:gezente
Gece otele çok geç geldiğimiz için direk yatıyoruz sabah erkenden kalkıp yine 51 nolu tramvayla merkez tren garına gidiyoruz. Amsterdama daha önce geldiğimizden bu sefer ki gelişimizde daha çok Amsterdam’ın masalsı kasabalarını gezmek istiyoruz. İlk durağımız muhteşem yel değirmenleriyle ünlü Zaanse Schans Kasabası oluyor. Öncelikle tren garının ana kapısından girince sağ tarafa doğru ilerleyip ortadaki koridordan alt kata iniyoruz. Ebs firmasının ofisleri burada ve biletleri de bu firmadan alabiliyorsunuz aynı zamanda Gvb firmasından ve otobüs şöföründen de dilet alabilirsiniz. Biletler kişi başı 11,50 euro biletler (günlük bilet), gidiş ve dönüş bileti olduğundan atmayın dönerken de otobüste okutmanız gerekiyor.
Biletimizi alınca ofisin dışından yukarı çıkan merdivenlerden çıkıyoruz burada peronlar bulunuyor E peronuna geliyoruz. 391 nolu otobüs Zaanse Schanse gidiyor. Otobüsün kaç dakika sonra geleceği boardlarda yazdığı için endişe etmeyin tam zamanında geliyor ve kalkıyorlar. Biletimizi okutup boş otobüse güzelce yayılıyoruz 🙂
Otobüsler çok dakik bir kaç dakika peronda durup hemen kalkıyorlar ve yolculuk ortalama 40 dakika sürüyor. Gayet rahat geçen bir yolculukla yemyeşil arazilerin yanından geçiyoruz. Yol boyunca bol bol kuzu, inek, ördek görmeye hazır olun. Hayvanlar o kadar rahat ki kocaman arazilerde rahatça otluyorlar ve manzara gerçekten şahane. Bu kadar temiz ve yeşillikli şehir görmeye hazır olmayan bünyelerde ters etki yapabilir 🙂
Zaanse Shans kasabasına ulaşıyoruz. Otobüsten indiğimizde bizi öncelikle kasabanın müzesi karşılıyor. Zaans Müzesi bu bölgeyi tanıtmak için kurulmuş bir müze ve giriş ücreti 10 euro. İlerleyince karşımıza yel değirmenlerini görebileceğimiz kasabanın girişi çıkıyor. Beyaz köprüden geçip sağ taraftan yürüyerek bu yel değirmenlerini gezmeye başlıyoruz.
Kasabanın girişinde dışarıda sevilmeyi bekleyen keçiler ve koyunlar bizi karşılıyor onları biraz sevdikten sonra etrafın keyfini çıkartarak dolaşmaya başlıyoruz. Yel değirmenlerinin en ünlüsü De kat (kedi) isimli yel değirmeni burada içeri giriş 4,50 euro. İçeri girdikten sonra size hangi ülkeden geliyorsunuz diye soruyorlar ve Türkiye diyince Türkçe bir katalog veriyorlar. Kataloğumuzu alıyoruz, Zaandam kasabasında 1600’lü yıllarda burada yaşayanlar tarafından ilk yel değirmenleri kuruluyor ve zamanla endüstri yel değirmenleri etrafında toplanıyor. Arpa, pirinç, kağıt, ahşap, yenilebilir yağlar, hardal, tütün, kenevir gibi bir çok ürün o dönemlerde bulunan 1000 adet yel değirmeninde işleniyormuş ama şu an sadece 13 tanesi kalmış.
De kat: Kasabanın en ünlü yeldeğirmeni De kat (Kedi) isimli yeldeğirmeni. Burası 66 yılında yapılmış aktif bir boya değirmeni burada 55 farklı boya üretiliyor. Boyalar ağaç kabuklarından elde ediliyorken 700lü yıllardan sonra öğütülmüş tozlar, toprak ve tebeşir de kullanılmaya başlanıyor. İçeriye girdiğinizde ufak bir hediyelik eşya satın alabileceğiniz bölümü bulunuyor. Buraya giriş ücretli 4.5 euro karşılığında dik ahşap merdiveninden üst katına çıkabilirsiniz.
Kasabayı en güzel görebileceğiniz panoramik manzarayı burası veriyor. İçeri girerken hangi ülkeden geldiğinizi soruyorlar ve size Türkçe kitapçık veriyorlar. Bu sayede yeldeğirmeni hakkında daha fazla bilgiye sahip olabiliyorsunuz. Yeldeğirmeni 9:00 ile 9:30 saatleri arasında açık. Yukarının manzarasıda çok güzel.
De Huisman : Burası baharat değirmeni olarak kullanıyor. Alt katından baharat satın alabileceğiniz bir hediyelik dükkanı da bulunuyor. Bu değirmene giriş ücretsiz ancak biz geldiğimizde tadilat nedeniyle kapalıydı. Tadilat dışında saat 10:00 ile 17:00 arasında açık.
Bu yeldeğirmeninin yeşil renkte olması böcekleri kovmak amaçlı.
De Bleeke Dood: Hollandanın en eski yeldeğirmeni olma özelliği taşıyor ve un üretiminde kullanılıyormuş. 1656 yılından 1904 yılına kadar da aktif olarak fırıncılar için un öğütmede kullanılmış.
Yeldeğirmenleri dışında bir çok küçük dükkan var ziyaret edebileceğiniz hediyelik eşya dükkanları var girişteki beyaz köprünün orada karşınıza aniden çıkan ve size sormadan fotoğrafınızı çeken bir fotoğrafçının daha sonra bunları dükkanın dışına asarak satışa sunması gibi isteğiniz dışında bu dükkanda sergilenen fotoğraflarınız dışında çok sayıda bardaklar tahta ayakkabılar gibi bölgeye özgü yeldeğirmeni motifli bir çok obje satılıyor.
Giriş kısmına yakın bir yerde cacaolab isimli bir dükkanda kendi sıcak çikolatanızı yapma imkanınız bulunuyor. Burada hem çikolata satılıyor hem de kakaonun geçmişine ait yazılar var. Ortaya konulan süt, şeker ve kakao dan bardağınıza koyup üzerine sıcak süt ekleterek kendi sıcak çikolatanızı hazırlayabiliyorsunuz oldukça eğlenceli oluyor. Buradan sıcak çikolatamızı alıp içtikten sonra dolaşmaya devam ediyoruz. Her yerden buram buram yükselen peynir kokularına karşı gelmeniz imkansız. Burada bulunan bir peynirci dükkanından peynire dair birçok bilgi alabilir ve yöresel peynirlerden tadıp satın alabilirsiniz. Biz buradan peynir almıyoruz daha sonra Volendamda gezeceğimiz bir peynir fabrikasından alıyoruz. Ayrıca burada tahta ayakkabı yapımıyla ilgili bir dükkanda bulunuyor, hem satın alabiliyorsunuz hem de yapılışını anlatıyorlar. Zaanse Shans ayrıca keçileri, inekleri besleyebileceğiniz bir çiftliğede sahip. Biz çiftliğe girmiyoruz ama dışardaki keçileri seviyoruz.
Kasabanın evleri o kadar tatlıki her birinin önünde durup fotoğraf çekilmekten yürümekte zorlanıyorsunuz ama yeşilliğiyle çiçekleriyle ve düzenli yapılarıyla oldukça güzel bir yer. Kasabadaki evlerin bir çoğu daha sonradan buraya Turistik amaçla getirilerek kurulmuş, başka yerlerden kamyonlarla taşınan bu binalarda kasabaya şahane bir görsellik katıyor. Kasabanın bir ucundan girip öteki ucundan çıkıyor ve diğer tarafa yürüyor evlerin arasında dolaşıyoruz. Daha sonra kendimize kartpostal satın alıp daha sonrada postalıyoruz.
Kasabada bunların dışında ufak müzeler de bulunuyor. Albert Heijn Müze market, Fırın Müzesi ve Jisper Evi gibi ziyaret edebileceğiniz farklı müzeleri de var.
Biz yaklaşık iki saat kadar burada kalıyoruz saat 13:00’e yaklaşırken buradan ayrılıyor ve yine geldiğimiz yerdeki aynı otobüse binerek Amsterdam merkez tren garına geri dönüyoruz. Sırada ziyaret edeceğimiz diğer kasaba ise Haarlem kasabası.
Amsterdam tren garında bulunan sarı otomatlardan bilet satın alabiliyorsunuz. Gideceğiniz yer olarak Haarlem gidiş dönüş 4,30 euro karşılığında gidiş dönüş tren bileti veya 9,60 euroya günlük bilet satın alabilirsiniz. Bu tren 2. perondan kalkıyor ve her 15 dakikada bir var. Roterdam yönüne giden bu trene binerek Haarlem durağına çok kısa süren bir yolculuk sonrası ulaşıyoruz.
Haarlem durağında indikten sonra acıktığımızı farkediyoruz ve tren garından çıkmadan önce gördüğümüz bir dönerciden döner dürüm yemeğe karar veriyoruz. Ufacık bu büfeden döner alan bir çok kişi görünce burada da dönerin sevildiğini anlıyoruz.
Tren garından çıktıktan sonra yürüyerek güzel sokaklarından geçiyoruz. Geçtiğimiz güzel bir köprü üzerinde fotoğraf çekiliyoruz. Kruisweg caddesinden yürüyerek kasabanın ana meydanı olan Grote Markt meydanı burası Büyük Pazar Yeri anlamına geliyor.
Meydanda Belediye Binası, Hoofwacht & Saint Bavo Katedrali bulunuyor. Meydanda bir çok cafe ve restoran bulunuyor. Geniş meydan manzarasında yemek yemek veya bir mola vermek için ideal bir nokta.
Biz meydanda dolaştıktan sonra Saint Bavo kilisesine giriyoruz. Giriş 2,5 euro kişi başı. Girişte kilise hakkında İngilizce broşürde alabilirsiniz. Bu şekilde içerisi hakkında daha çok bilgi sahibi olabilirsiniz. Gotik mimariyle yapılan kilise ilk başta Katolik kilisesiyken sonra Protestan kilisesi olmuş.
Kilisenin beni en etkileyen tarafı ahşap tavanları oldu. Genelde kiliselerde görmeye alışkın olmadığımız bir durum eskiden sıklıkla yangın çıktığı düşünülünce…. Kilisenin içinde tam çekim yaparken fotoğraf makinemim pili bitiyor. Vlog kayıtlarımda çok detaylı çekemiyorum bu nedenle, telefonla çekiyorum ama sonra onları vloga eklemiyorum.
Çok kilise gördüm yeterli derseniz girmenize gerek yok ama yine de meraklı iseniz girebilirsiniz. Kilisenin içinden arka kısmına doğru geçtiğimde değişik heykellerle karşılaşıyorum. Neden yapıldığını pek anlayamasam da oldukça sanatsal bir hava katıyorlar içeriye.
Kilisenin uzunluğu 108 metre kulesiye birlikte yüksekliği 76 metre, kulenin ağırlığı 250.000kg. Kilisenin tabanı tamamen mezar taşlarından oluşuyor. Tarihi 15.yy a kadar uzanan 1500 adet taş mezar var. Her akşam saat 9:00 ile 9:30 arasında iki küçük çan çaldığını duyabilirsiniz. Bu 16.yy da başlayan bir gelenek. Bu zil sesi şehir kapılarının etrafındaki vatandaşlara yönelik bir uyarı niteliğinde o saatten sonra kapanıyor.
Kiliseden çıkıp ara sokaklarında dolaşıyoruz. Haarlemde bolca cafe ve dükkan var içerisinde oldukça ilginç objeler satılan bu dükkanlara mutlaka göz atmalısınız. Küçük bir yer ama bolca dolaşılacak yeri var, sokaklar, Spaarne Irmağının kıyısı, cafeler sayesinde güzel vakit geçirebilirsiniz.
Vleeshal veya De Hallen: Grote Markt’ta göreceğiniz tuğladan yapılmış, eski görkemli bina aslında et haliymiş. Bugün ise modern sanatlar müzesi olarak hizmet veriyor. Bunun dışında Frans Hal Müzesi, Corrie ten Boomhuis (burası ikinci dünya savası sırasında sığınma amacıyla kullanılmış) ve bizimde ziyaret ettiğimiz De Adriaan yeldeğirmeni bulunuyor.
Tabi Zaanse Schansta yeterince yeldeğirmeni gördükten sonra dışarıdan şöyle bir bakmamız yeterli oluyor yeldeğirmenine. Yakınından da bir kaç kare fotoğraf çekiyorum ama bence ideal açı değirmene yaklaşmadan önce önünüzdeki ufak nehirin öteki tarafından yürümek ve karşıdan fotoğraflamak çok daha güzel bir açı verecektir. Saint Bavo kilisesinden aldığımız haritadan bakında birde Amsterdamse Poort olduğunu görüyoruz.
Bu şehir kapısını da görmeden kasabadan ayrılmak olmaz. Ortaçağdan kalma gibi duran bu şatovari kapı önünde fotoğraf çekildikten sonra Haarlemin yine ara sokaklarına dalıyoruz.
Yürüyerek tren garına doğru geliyoruz. Bütün gün yürüdüğümüz için oldukça yoruluyoruz ve Yine Amsterdama dönüp ordanda otelimize geçiyoruz. Akşam yorgunluğunda ben otelde kalıp dinlenmeyi seçerken eşimde Amsterdamda gece gezintisi yapmak için dışarı çıkıyor bir kaç cafe gezdikten sonra o da yorgun bir şekilde dönüyor ve sabah Amsterdamın diğer masalsı kasabalarını görmek için enerji toplamak için uyuyoruz. Haarlem ve Zaanse Schans ta yarımşar günlük gezimiz ile ilk günümüzü noktalamış oluyoruz. Bence bu iki kasaba için bu kadar süre yeterli yarın sıradaki gezimizde Edam, Marken, Monnickendam ve Volendam var. Bu şirin kasabalarda görüşmek üzere iyi haftalar..
Related Posts
About gezente
Gezente; Sitede ki gezi yazıları ve fotoğraflarının sahibi, aynı zamanda gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi bir tutku derecesinde seven biri. Profosyonel düğün ve doğum fotoğrafçısı olarak çalışıyor. Evli ve Mishka isimli dünya tatlısı bir kedi sahibi. Hem çok okur hem çok yazar bir kişilik olması dışında farklı ülkeler ve şehirlerde kendi ruhundan bir parça bulabildiğine inanmakta. İnsanlarla sohbet etmeyi ve gittiği her yerin hikayelerini dinlemeyi de seviyor. Bunda hayalperest olmasının da bir payı olduğunu düşünüyor. Hiç bir şehir hikayesiz yaşanmaz ise her şehir de bir hikaye yaşamayı ve yaşanmışlıkları anlatmayı da istiyor. Hayali ise adam olacak çocuk programını izlediği yıllarda hayranı olduğu Barış Manço gibi dünyayı dolaşmak. Kim bilir belki de bu hayal gerçek olur.